Vikipedi:Haftanın seçkin maddesi/Haziran 2010

2008:
Önbelleği boşalt



23. Hafta

İstanbul Boğazı, , Karadeniz ile Marmara Denizi'ni birbirine bağlayan su geçididir. Genel olarak kuzeydoğu-güneybatı doğrultusunda uzanır ve İstanbul şehrini Avrupa yakası ve Anadolu yakası olmak üzere ikiye böler. Türk Boğazları'ndan biri olan İstanbul Boğazı, Avrupa ile Asya kıtalarını birbirinden ayıran doğal sınırlardan biri olarak kabul edilir. İstanbul Boğazı, Türkiye dışında Karadeniz'e kıyıdaş ülkeler için açık denizlerle bağlantılı, tek ve alternatifi olmayan bir yoldur. Çanakkale Boğazı ve Marmara Denizi'yle birlikte İstanbul Boğazı'nın egemenlik hakları, Boğazlar Sözleşmesi ile belirli kurallar ışığında Türkiye'ye verilmiştir. Uluslararası deniz taşımacılığının yapılabildiği en dar geçit olma özelliğini taşıyan İstanbul Boğazı üzerinde Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet köprüleri bulunur. İstanbul'un iki yakasını birleştiren bu köprüler Avrupa ile Asya arasında da birer geçiş noktasıdır. İstanbul halk taşımacılığının kilit noktalarından biri olan Boğaz'da kıtalararası ulaşım, deniz otobüsleri, yük, araç ve yolcu taşıyan feribotlar, şehir hatları vapurları ve yolcu motorlarıyla da desteklenmektedir. Hâlen yapımı sürmekte olan deniz altı raylı sistem tüp geçidi Marmaray projesiyle iki kıta arasında kesintisiz bir demir yolu hattı oluşacak ve Londra'dan Pekin'e yalnızca demir yolunu kullanarak gitmek mümkün olacaktır. Boğaziçi olarak adlandırılan İstanbul Boğazı'nın kıyıları M.Ö. 7. yüzyıldan beri değişik uygarlıklara yurt olmuştur. Günümüzde Boğaz, İstanbul'un simgelerinden biridir ve gerek kentin, gerekse ülkenin yurtdışı tanıtımlarında baş ögelerden biri olarak kullanılmaktadır. (Devamı...)


görtartışdeğiştirgeçmiş


24. Hafta

Oscar Niemeyer, (d. 15 Aralık 1907, Rio de Janeiro), Brezilya kökenli bir mimar ve uluslararası modern mimarlığın en önemli temsilcilerindendir. Dökme betonunun estetik amaçlar için farklı biçimlerde kullanılmasının öncülüğünü yapan ilk mimarlardan birisidir. Dönemin Brezilya’daki ünlü mimarlarından Lúcio Costa ve Carlos Leão'nun ofislerinde mimarlık kariyerine adım atan Oscar Niemeyer, zaman içinde uluslararası modern mimarlığın en önemli temsilcilerininden birisi olmuştur. 1939 New York Dünya Fuarı'ndaki Brezilya Pavyonu tasarımı ile uluslararası mimarlık dünyasında daha da tanınmaya başlayan mimar, Pampulha'da daha geniş alanlara yayılmış büyük ve farklı kapsamlı projeleri tasarlamak fırsatını elde etmiştir. Ancak kendisinin çok ünlü bir mimar yapan ve de modern mimarlığın önemli eserlerinden bazılarını oluşturma şansını veren, UNESCO Dünya Mirasları listesinde olan Brasilia şehrindeki tasarımları olmuştur. Gençlik yıllarından beri komünist ideolojiyi benimseyen ve de 1945 yılından beri Brezilya Komünist Partisi’ne üye olan Oscar Niemeyer, 1964 yılında gerçekleşen askeri darbeden sonra, siyasi görüşlerinden dolayı 1985 yılına kadar yurtdışında yaşamıştır. Bu dönemde daha çok Brezilya dışında tasarımlar gerçekleştiren mimar, ülkesine dönüşünden sonra hem yurtiçi hem de yurtdışında çalışmalarına devam etmiştir. Birçok ulusal ve uluslararası ödülün de sahibi olan Oscar Niemeyer hâlen mimarlık alanında çalışmaya devam etmektedir. Tasarladığı yapılarda geniş alanlara yer vermesi ve farklı amaçlı kullanımları alışılmadık şekillerde kullanması ile tanınan mimar "anıtsal yapıların heykeltraşı" nitelemesi ile hem övülmüş hem de eleştirilmiştir. (Devamı...)


görtartışdeğiştirgeçmiş


25. Hafta

Avrupa tarihi, kayda geçmiş ilk yazılı belge olarak M.Ö. 700 yıllarında Antik Yunanistan'da Homer'in yazdığı İlyada destanı ile başlar. Antik Yunanistan'ın yanı sıra, M.Ö. 8. yüzyılda kurulmuş olan Roma Krallığı Avrupa'da kayda geçmiş ilk gelişmiş uygarlıklar arasındadır. Antik Yunanistan ve Antik Roma uygarlıkları M.S. 4. yüzyıl'da çökmüşler, aynı yüzyılda Hristiyanlık dini Avrupa kültürünü etkisi altına almaya başlamıştır. Orta Çağ'ın başlarında Avrupa derin bir duraklama dönemine girmiş, Orta Doğu ve Asya'daki birçok gelişmiş uygarlıkların gerisinde kalmıştır. Ancak Yeni Çağ'da başlayan Rönesans ve Reform hareketlerinden sonra, Avrupa tekrar askeri, ekonomik, demokratik ve teknolojik bakımlardan dünyanın diğer bölgelerini yakalayabilmiş, daha sonra da önlerine geçmiştir. Bu üstünlüklerini kullanan Avrupa ülkeleri diğer kıtalarda koloniler kurmuş, bu kıtaların ekonomik kaynaklarını sömürerek kendi halklarına diğer kıtalara kıyasla daha yüksek bir refah düzeyi sağlamışlardır. 20. yüzyıla kadar ekonomik ve askeri açılardan dünyaya egemen olan Avrupa ülkeleri, dünyanın ekonomik ve askeri liderliğini ABD'ye kaptırdılar. Ayrıca Asya kıtasındaki yükselme birden hızlandı. Önce Japonya ve Kore, sonra da Çin ve Hindistan gibi Asya ülkeleri hızla büyüyerek Avrupa'ya rakip haline geldiler. Bu arada Avrupa ülkeleri güç birliğine giderek Avrupa Birliği'ni oluşturdular. Şu an Avrupa'nın 27 ülkesini içinde barındıran Avrupa Birliği, topluca göze alındığında toplam ithalat, ihracat ve GSMH gibi açılardan dünyadaki en güçlü ekonomik birliktir. (Devamı...)



görtartışdeğiştirgeçmiş


26. Hafta

Kıdemli Başçavuş Martin Christopher Keamy, ABC'nin televizyon dizisi Lost'un dördüncü sezonunda yer alan yinelenen kurgusal bir karakterdir. Kevin Durand'ın canlandırdığı Keamy karakteri ilk kez, dizinin dördüncü sezonunun beşinci bölümünde, Lost'un geçtiği adanın açıklarına demirlemiş Kahana adlı bir yük gemisinin mürettebatlarından biri olarak göründü. Keamy sezonun ikinci yarısında dizinin başlıca antagonisti oldu. Milyarder Charles Widmore (Alan Dale) tarafından kiralanan paralı askerler topluluğunun lideridir. Widmore bu grubu düşmanı Ben Linus'ı (Michael Emerson) ele geçirmeleri için adaya göndermiştir. Keamy kötü bir karakterdir ve kendisi de bunun farkındadır. Dizinin sorumlularından biri Durand'ı 3:10 Treni filminde izledikten sonra, onunla rol için temasa geçildi. Diğer Lost oyuncuları gibi Durand da rolü aldığında oynayacağı karakter hakkında bilgilendirilmedi. Durand'ın konuk oyuncu olarak kısıtlı kaldığı dördüncü sezondaki dokuz bölüm boyunca, onun adaya ulaşmadan önceki yaşamıyla ilgili olarak çok az bilgi gösterildi. Durand bunu, seyircinin onun alçak karakterinden nefret etmeyi sevmesinin bir sebebi olarak gösterdi. Eleştirmenler Lost geleneğinin kırılması ve görünüşte kalpsiz olan bir karakterin yaratılması sebebiyle dizinin yazarlarını övdü ayrıca Durand'ın görünüşü ve performansı da olumlu karşılandı. Keamy, şovun altıncı sezonunda, onuncu yer alışı ile dizide göründü. ((Devamı...))


görtartışdeğiştirgeçmiş

2008: