Kişvari
Nematullah Kişvari (15.yy, Salmas, Batı Azerbaycan vilayeti - 16.yy,Tebriz), — 15. yüzyılın ortalarında Güney Azerbaycan'ın Dilmaqan (bugünkü Salmas) şehrinde doğmuş, Akkoyunlu sultanı Yakub'un sarayında yaşamıştır. 1490 yılına kadar kullanılmış ve padişahın öldürülmesinden sonra saraydan kaldırılmıştır.[1] Adı Nematullah, lakabı ise Kişvari'dir.[2]
Kişvari | |
---|---|
Doğum | Nematullah Kishvari Salmas, Akkoyunlu |
Ölüm | Tebriz, Safevi |
Meslek | Şair |
Dil | Azerbaycan Türkçesi |
Önemli eserler | Kişvarī Dīvānı |
Kişvari, Tebriz edebiyat ortamında yaşamıştır. Saray şiiri geleneklerini takip etmek zorunda kalan yetenekli şair, övgülere alışamayarak Akkoyunlu sarayını terk etmiş ve 6 divan oluşturan Özbek şairi, düşünürü ve devlet adamı Ali Şîr Nevaî'ye sığınmıştır.[1][3] Kişvari, Azerice (Türkçe) ve Farsça dillerinde divân yazmıştır. Esas olarak lirik gazellerin yazarı olarak bilinmekteydi.
Hayatı
değiştirKişvari'nin hayatı ve çalışmaları hakkındaki bilgiler eksik ve parçalıdır. Ne yazık ki Orta Çağ kaynaklarında şairin doğum yılı ve yeri hakkında bilgi bulunmamaktadır. Ancak şairin hangi yıllarda şiirler yazdığını tahmin etmek mümkündür.[4] "Tohfey-Sami" tezkiresinde sanatçıdan bahseden Sam Mirza, şu bilgilerli vermiştir:
Mevlana Kişvari Gazvin'in Çaybasar bölgesindendir. Şiir tarzında yazılmış birçok şiiri vardır. Bu en iyi seçilmiş şiirlerden birinin temasıdır:
"Yeni bir bahar, bir sonbahar felaketiyle karşı karşıyadır." "Genç bir selvi ağacının üstüne keder tozu düşer."
Tezkiresini Farsça yazan ve bu dilde şiirler yazan Sam Mirza, Kişvari'nin Farsça şiirlerinden bir örnek verdi. Tazkirachi tarafından Kishwari Maulana olarak adlandırılmasının nedeni, şairin entelektüelliğine son derece değer vermesidir. Sam Mirza da Kişvari'nin Kazvin'de doğduğunu belirtmektedir.[5] Hamid Araslı "Azerbaycan edebiyat tarihi" kitabında Kişvari'nin Kazvin'de doğduğundan ve Tebriz'de yaşadığından bahseder. Javad Hayet ise "Azerbaycan edebiyatı tarihinin bir incelemesi" adlı eserinde Araslı'nın görüşüne katılmaktadır.
Ancak Muhammedali Tarbiyat "Danişmandani-Azerbaycan" adlı eserinde onu Gazvinli değil Dilmaganlı olarak tanıtmaktadır. Edebiyat tarihçileri ikinci görüşü daha çok kabul etme eğilimindedirler. Çünkü Azerbaycan Türkçesiyle divan kuran bir şairin Azerbaycan şehrinde doğmuş olması daha inandırıcı görünmektedir. Dilmakan, Güney Azerbaycan'da, Urmiye Gölü yakınında bir şehirdir. Daha sonra Selmas adını almıştır. Bugünün adı Shahpur'dur.[6]
Tezkirelerde verilen yüzeysel bilgileri dikkate almazsak, Azerbaycan edebiyat araştırmalarında şairin ilk ve tutarlı çalışması akademisyen Hamid Araslı tarafından yapılmıştır. Hamid Araslı, 1943 yılında yayınlanan "Azerbaycan Edebiyatının Kapsamlı Tarihi" adlı kitabında Kişvari hakkında kısa bilgiler verir. 1946'da eserinden daha çok bahseder. Aynı yıl, Kişvari'nin şiir divanından oluşan eski bir el yazması, Azerbaycan Cumhuriyeti EA'nın El Yazmaları Fonu'na girer. Hamid Araslı bu taslağı temel alan yeni bir bilimsel makale yayınlamış ve bu makaleye "Fuzuli'nin selefleri — Kişvari" adını vermiştir. Araslı, Kişvari'nin hayatı ve yaratıcılığına dair birçok gerçeği tanımlamaktadır. Özbek şairi Navai ile ilişkisine Sultan Yakub dönemindeki hayatını, Habibi ile olan dostluğunu, şiirlerinin içeriğini, sanatsal özelliklerini vb. bilimsel olarak yorumlamaktadır. Araslı'nın bu yazısı 1960 yılında "Azerbaycan Edebiyatı Tarihi" kitabının birinci cildinde yer vermiştir.[7] Bize ulaşan lirik örneklerde Kishvari'nin otobiyografisine dair nüanslar bulunmaktadır. Hamid Araslı şairin "Madad hay!" Radifli, sarayında halinden şikayetçi olan şairin Sultan Yakub döneminde yaşadığını ve saraya talip olduğunu yazmaktadır.
"Kalandar Kişvari bir suhandır''
"Sukhenguya en iyi kui-cheydan'dır"
"Onun her mısrası bir şakadır."
Yakup Sultan onu dinlemiyor.
"Bu kaygı beni öldürdü canım!"
Profesör Jahangir Kahramanov'a göre şairin bu muhammese dayanarak saraya talip olduğunu söylemek zordur. Bilim adamı, şairin o dönemde zaten sarayda yaşadığını söylemektedir. Ancak Sultan Yakup'un ona yeterince ilgi göstermediği anlaşılmaktadır.[8] Bu eserde şair, hükümdara şiirler yazdığını belirtmektedir ve hayatı için dua etmişse de bu çabaları boşua çıkmıştır. Profesör Yagub Babayev de bilim adamının bu görüşlerine katılarak Kişvari'nin Sultan Yakup döneminde belli bir yaşa ulaşmış, kalemi olgunlaşmış bir şair olduğunu belirtmektedir. Bilim adamı, bu gerçeğe dayanarak şairin 15. yüzyılın ortalarında, 1430-1440 civarında doğduğunu da öne sürmektedir.[9]
Ayrıca bazı notlarından onun saraya yaklaşmasını veya Sultan Yakup'un dikkatini çekmesini engelleyenlerin olduğu da anlaşılmaktadır:[8][10]
"Ben kadere aşık değilim."
"Kuru bir günden memnun kaldım."
"Onlar annenin yolunda, insanlar ise engel."
"Kötü şans iyi şanstır."
Bu endişe beni öldürdü madad hay!
Sonra şair Sultan Yakup'un dikkatini çekmeyi başarır. Fakat bu durum uzun sürmez. Sultan Yakup'un ölümü, Akkoyunlu şehzadeleri arasında sürekli çekişmeler ve sonunda Safevilerin iktidara gelmesi, Kişvari'nin saraydan ayrılmasına yol açar.
Eğer arkasını dönerse, burada bir ruzi-javani dekhi olacağı çok açık,
"Keşke Hızra'nın kardeşi Zındıgani ona bir yüz verseydi"
"Bir etiket yapabilseydi muhteşem bir dahi olurdu"
"Kim, seni bir arkadaşımın evinde görmek isterim."
"Şansım ani bir deha darbesiydi."
Şiirlerinde uğurlu yıldızın sönmesinden şikâyet eden şairin yaşlılık döneminde olduğu görülmektedir. Çünkü gençlik günlerine dönmek istemektedir. Metnin son paragrafında — Akkoyunlu devletinin yıkılacağından bahseder ve hanedanın tekrar iktidara geleceği ümit eder. Ancak şairin eserlerinde Safevi hükümdarlarından söz etmesi, şiirin geçiş döneminde yazıldığını ve Kişvari'nin bundan sonra yaşamadığını göstermektedir.[11]
"Destiny-Bergeshte bir dekhi sarvari yaptı"
"Cilayı bulan biri olsaydı bu Aineyi-Iskandari olurdu."
`` Shola maksaydi chiraghi-tudeyi-Bayandari,
``Vay be, ne büyük zevk, saatçi Kishvari,
"Kim ortaya çıkarsa çıksın Yakup Han onlardan biridir"
Akademisyen Hamid Araslı ilk kez Kişvari'nin Habibi ile ilişkisinden bahsetti. Habibi'nin yaratıcılığının bir kısmı da Sultan Yakup'un sarayında gerçekleşti. Şairlerin burada buluşup sanat ve şiir üzerine sohbet ettikleri sanılıyor. Daha sonra Habibi, Safevi sarayında ve 1514'ten sonra Türkiye'deki Sultan Selim sarayında büyük nüfuz kazandı. Bu nedenle şairler arasında bir soğukluk vardı ve Kişvari bu soğukluktan şikayet ediyordu:[12][13]
Şikayet ettiğim şey Habibi,
Ben sabırlı bir doktor değilim
Benim kaderim ne?
Habibi, Habibi ve Habibi!
Habibi'ye hitaben yazılan bu eserde "Bir dekhi" ile aynı zamanda, hatta biraz daha sonra yazıldığı görülmektedir.
Kaleminin gücünden bahseden şair, şiirlerini Özbek şairi Navain'in şiirleriyle karşılaştırıyor ve kendisini ondan aşağı görmemektedir. Sadece kaderinin onu Sultan Baykara gibi biriyle buluşturmamasından üzüntü duymaktadır: [14][15]
Kişvari şiiri Navai şiirinden farklı değildir. Şanslıysa bir Sultan Hüseyin Baygara.
Kişvari Dilmakan'da doğmuş olmasına rağmen, daha sonra Tebriz'de yaşadı. Gariplikten sık sık bahsetmesi doğduğu yerin dışında yaşadığını gösteriyor:
Tebriz'de çok sayıda sarqad, lalarukh, amma var Bugün sevdiğim gün, güzel bir gün.
Şairin o dönemde Tebriz'de yaşadığı beyitlerden bilinmektedir. Ancak sanatçı, Tebriz hükümdarından hoşnutsuzluğunu dile getirerek Semerkant'a yönelir. Şair ayrıca burada Türklere gitmek istediğini de söylemektedir:[14]
Khosrovi-Tebriz, şansım olmadı canım. Eyb imas ger melyi-Türkani-Semerkant.
Eflatun Caferli ve İbrahim Hilali, yaşlılığında ömrünü Tebriz'de camilerin bir köşesinde geçirdiğini yazmış fakat Roza Eyvazova bu bilgiye itiraz etmiştir. Aliyar Safarli de bu fikre katılmış ve Kişvari'nin Sultan Yakup döneminde Tebriz'e geldiğini, Khosrovi'nin ise Tebriz yakınlarında yaşadığını belirtmiştir. [16]
Kişvari'nin yaşlılığı, 1501-1524 yılları arasında iktidarda olan Safevi devletinin kurucusu Şah İsmail'in dönemine denk gelmektedir. Şah İsmail, zamanının şairlerine ve sanatçılarına patronluk taslamasıyla biliniyordu. Kişvari, kanepesinde Şah İsmail Hatai için 1 gazel ve 1 rubai yazmıştır:[17]
Şah İsmail Han'ın hizmetkarı oluncaya kadar
Kişvari yalnız bırakılmıyor, saltanatı umursamıyor
Türk edebiyatı araştırmaları
değiştirKişvari, Azerbaycan edebiyatının doğu koluna mensup bir şair olduğundan Türkiye'de yayımlanan eserlerde hakkında çok kısa bilgiler verilmiştir. Kişvari mirasının araştırılması yönünde ilk girişim İsmail Hikmet'e aittir. "Azerbaycan Edebiyatı Tarihi" adlı kitabında sanatçı hakkında özlü ve değerli bir yazıya yer vermiştir. Araştırmacı ayrıca Osmanlı tezkirelerinde Kişvari hakkında bilgi bulunmamasının onun Osmanlı topraklarına taşınmadığını gösterdiğini belirtiyor. Şairin divanı o dönemde ilim dünyasında bilinmediğinden İ. Hikmet, çeşitli şiirsel örneklere dayanarak sanatçının yaratıcılığı hakkında bilgi vermektedir. Alim Kişvari'nin şiirleri kelime ve deyim seçimi, cümle yapısı ve ağırlık uyumu açısından Fuzuli'nin şiirlerine benzemektedir.[18]
Ahmet Caferoğlu daha sonra "Türk dünyası el kitabı" adlı eserinde Azerbaycan edebiyatı bölümünde Kişvari ile ilgili şu cümlelere yer vermektedir:
"Aslen Tebrizliydi, onun hakkındaki tek kaynak Şah İsmail'in yazdığı Dehname kitabının sonundaki nottur."[19]
Türk dünyası el kitabının daha sonraki baskılarında "Azerbaycan Türklerinin Edebiyatı" başlıklı makale, Ahmed Caferoğlu ve Yavuz Akpınar isimleriyle "XIX. yüzyıla kadar olan kısmı gözden geçirilmiştir" notuyla yeniden yayımlanmıştır. Yavuz Akpınar tarafından yazılmış ve bazı eklemeler yapılmıştır." Bu çalışmada Kişvari hakkında verilen bilgiler şu şekildedir:[20]
"Dönemin önemli şairlerinden biri Güney Azerbaycan'da Salmas'da doğmuş, Türkçe ve Farsça divan sahibi olup 1490'a kadar Akkoyunlu Sultan Yakup'un himayesi altında yaşayan Nematullah Kişvari'dir. Kişvari'nin üç divanından ikisinin Özbekistan'da olması onun İran ve Orta Asya şairleri arasında sevildiğini ve okunduğunu göstermektedir. Divanına "Kişvari" adı verilmiştir. Eserleri" (Bakü, 1984) başlığıyla yayımlandı." Yazıda ayrıca Kişvari'nin Azerbaycan şiirinin olgunlaşmasında ve Fuzuli'nin temellerinin atılmasında önemli rol oynadığı belirtilmektedir.
"Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi"nde Kişvari hakkında verilen bilgiler, onun 15. yüzyılın sonu ve 16. yüzyılın başında yaşamış Azerbaycan şairlerinden biri olduğunu göstermektedir. Onun Kazvin'de doğduğu, Tebriz'de yaşadığı ve divanının Bakü'deki "Azerbaycan Bilimler Akademisi El Yazmaları Fonu"nda olduğu açıklandı. [20]
Yaratıcılığı
değiştirXV-XVI. yüzyıllarda Azerbaycan şiirinin oluşumu sırasında Kişvari, Azerbaycan Türkçesi şiirler yazarak edebiyat dilinin gelişmesine büyük katkılarda bulunmuştur. Şiirlerini son derece akıcı, sade bir üslupla yazmıştır. Halk edebiyatının etkisi Kişvari'nin lirik şiirlerinde açıkça görülmektedir. Şair, Azerice ve Farsça olmak üzere iki dilde divan yaratmıştır. Gazelleri, kasideleri, muhammesleri, tahmisleri, mustazafları, murabbaları, rubaileri vb. gibi aruz türlerinde yazılmış şiirleri içermektedir.
Divanının dili
değiştirKişvari divanının söz varlığına bakıldığında Azerbaycan Türkçesindeki kelimeler açısından zengin olduğunu söylemek mümkündür. Divan dilinin karakteristik özelliklerine örnek olarak aşağıdakiler verilebilir:
- Bazı yerlerde Arapça ve Farsça kelimelerin yanı sıra basit Türkçe kalıplar ve halk dili ve lehçelerinden alınan kelimelere de yer verilmiştir. Eserde kullanılan Arapça ve Farsça kelimelere bazen Türkçe ekler eklenerek yeni kelimeler oluşturulmuştur. Örneğin, demirci — asistan [21]
- Aynı kelimenin ek hali hem Türkçede hem de Farsçada kullanılmaktadır. Mesela sapkınlık, sapkınlık [22]
- Tanrı kelimesi metinde alfabeyle düzenli olarak तांगरी şeklinde yazılmıştır. Bu, kelimenin kalın harflerle okunması fikrini güçlendirmek içindir.[21]
- Şiir içerisinde bazen aynı mısrada eş anlamlı kelimelere de yer verilmektedir.
- Çağatay Türkçesinin Divan dili, söz varlığındaki ses ve şekil unsurları üzerindeki etkisi dikkat çekicidir.
- Şiir dili canlı konuşma diliyle, edebi üslup ise halk konuşması üslubuyla sentezlenir.
- Bazı yerlerde kaba şakalar ve ifadeler kullanıldı.[23]
Şairin yedi mısralık gazeli "Gorgac"ın tüm mısraları irsalül-mesel ve mezhabül-kelam metaforlarına dayanmaktadır.``[24] Mezheb-i Kelam'da şiirde ilk ifade edilen fikir, daha sonra teşbih, atasözü ve atasözleri ile kıyaslanarak teyit edilir ve böylece ileri sürülen fikrin reddedilmesi mümkün olmaz. Her ayetin ilk ayetinde bir teşbih, teşbih ve benzetme, ikinci ayetteki hikmetli sözde ise bir teşbih ve kinaye vardır. Klasik şiirde bu özellikler, yaratıcı bir birey olarak sanatçıyı diğerlerinden ayırır. Yakup Babayev bu zanaatkarlık örneğini Kişvari tarzı olarak adlandırılmaktadır. [24]
Konular
değiştirAşka ve güzelliğe bir ilahi. Kişvari şiirinde ana yer sevgi ve güzelliğin yüceltilmesiyle ilgili eserler tarafından işgal edilmiştir. Onun aşk felsefesinde, aşka ve güzelliğe bakıştaki evrensel boyutlar, Orta Çağ İslam Doğu'suna özgü kriterler ve bireysel görüşler sistemi olmak üzere 3 ana motif sentezlenmiştir.[25]
Kişvari şiirinde insan güzelliğinin yüceltilmesine özel bir yer verilir. Şair, insan güzelliğini güneşten daha çok takdir ediyor. "Teşrihül-Beden" adlı şiirinde insanı olağanüstü bir varlık olarak yüceltir.
Pekala, bu bir bebek mi yoksa shaki-erar mı, nedir bu?!
Gulbini-firdov ya da raşki-sanubar, nedir bu?!
Bu güzel bir elbise seni kara yılan, asla, asla.
Sunbuli-Sahraayi-Çin veya Jadi Anbar nedir?!
Dolunayın işareti nedir?!
Yareb, bir üye ol, ya da nesirinin meyvesi ya da buğday.
Gagumi-ter, sana yeten perde nedir?!
Şairin şiirlerinin ana nesnesi insandır. Aliyar Safarli'ye göre, bir kişinin bu kadar takdire şayan bir tasviri, egemen feodal ideolojiye aykırıydı. Bilim adamı, bu şiirlerde yüceltilen şahsın sadece gerçek olmadığını, aynı zamanda hümanist aydınların ideallerinin ve düşüncelerinin de vücut bulmuş hali olduğunu yazıyor. Şairin Göycekdir gazeli bu tarzda yazılmış şiirlerinden biridir.
Şairin aşk sözlerinde kişi iki imgeyle temsil edilir: Aşık ve Sevgili. Aşık nasıl orta çağ şiirine özgü olumlu, yüksek niteliklere sahipse, aynı zamanda bir takım hayati ve insanüstü niteliklerin de taşıyıcısıdır. Yagub Babayev, şairin aşka dair şiirlerinin kendine özgü özelliklerini şu şekilde açıklıyor:[26]
- Kişvari'ye göre sahte aşk, sahte aşıklık ahlaki eksiklik ve cehalete işaret eder.
- Aşk akılla bağdaşmaz, gerçek aşkın karar verdiği yerde akıl kaybolur.
- Aşk cehalete neden olur. Şair, Yaralara çok can verdim ama vefalı olamadım mısrasıyla başlayan gazelinde bu görüşünü haklı çıkarıyor.
- Aşk aynı anda üzüntü ve utanç getirir. Kişvari, kalbine hitap ederek, "Ben acı ve ıstırap dağının taşıyıcısıyım" dedi ve ona şu tavsiyede bulundu: "Eski dostun gibi bu yolda üzgün olan gemiyi terk etme."
Kişvari'nin şiirinin dikkat çekici yönlerinden biri, şiirde şair-aşık biçiminde yazılmış yeni tip insan imgesidir. Bu yeni adam, yüzyılın ana temsilcilerinden kesinlikle ayrılıyor. Şair, "Özgedir" gazelinde aşıkların ve yabancıların sorununu net bir şekilde tahlil eder. Şairin "Farag" adlı gazeli aşk konulu şiirler dizisi içinde yer almaktadır. Bir noktada Kishvari'nin aşk hakkındaki düşünceleri mezhepçi fikirlerle birleşiyor. Ancak bu sürekli ve sistematik değildir. Aşık-sevgili ilişkisinin tanımında daha seküler bir model kullanıyor. "Achdi yuzi ole burqa shol ey mana karshu" dizesiyle başlayan gazel bu düşünceyi açıkça somutlaştıran örneklerden biridir.[26]
'Yaşam ruhunun ve dünyevi eğlencenin kişileştirilmesiyle ilgili.
Kişvari şiirlerinde de güçlü bir yaşam sevgisi hissedilir. Şair, dünyaya bir kez gelen insanı, onun güzelliklerinin tadını çıkarmaya çağırır. Kişvari'nin şiirlerinde hüzün motifi hissedilse de Fuzûlî'nin şiirlerinde görülen dünyevi hüzün neredeyse yok denecek kadar azdır. Sanatsal-felsefi genellemelerin yanı sıra Kishvari'nin şiirleri canlılık ve gerçekliğe bağlılık içerir. "Dilimi kaybettim, arzum başarısızlıktır", "Bu dünyada bir çiçek bahçesi-dünyası var" mısralarıyla başlayan gazelleri. Seviyorum", "Sevgilim kimdir, Hicret'ten helak diyarına girmiştir" vb. dünyevi eğlence ruhunun vücut bulmuş halidir.[27]
"Kamusal olaylara karşı tutum"
Kişvari'nin şiirindeki hüzün, dönemden ve dönemin adaletsizliklerinden kaynaklanmaktadır.[28]
Ey könül, dünya evində istəmə abadlığ
Kim, anun bünyadıdır əslində bibünyadlığ
Şair, bu gazelin sonraki beyitlerinde, dünyanın mahiyetine dair ilk beyitte söylediği muhakemeyi, bazı hayat olaylarını ve süreçlerini mecazlı bir şekilde hatırlayarak, bunları ima ve sorularla sıralayarak sürdürür. [29] Şairin "Bu endişe beni öldürdü, madad hay" şiirindeki şikâyeti onun kişisel başarısızlıklarının bir yansımasıdır. "Geçme" çizgisinin yer aldığı muhammamelerde toplumsal acıyla birlikte aşk acısı da ortaya çıkar. Şairin "Bir dekhi" ve "Birine mi söylesem, ah, derdim var" şiirleri bu kavmin şiirleri arasındadır. İkinci şiirde şair, yaşadığı maddi sıkıntıların ve yoksulluğun ağırlığından yakınmaktadır.
Şairin şiirleri aynı zamanda yabancılaşmanın hüznünü de göstermektedir. Dilmaghan veya Kazvin doğumlu olan şair, yalnızca Tebriz'de yaşadığı için kendisini yabancı olarak görmektedir. Etrafında teselli bulacak insan bulamadığından yakınıyor. "Olmasun" gazeli onun bu kavimdeki tuhaflık duygularını somutlaştırdığı şiirlerinden biridir.
Divan'ın Kopyaları ve Basımları
değiştirKişvari'nin "Divanı"nın 5 nüshası aşağıdakilerdir.
- Bakü nüshası — Bu nüsha 1946 yılından beri dünyaca bilinmektedir. Azerbaycan Bilimler Akademisi El Yazmaları Enstitüsü'nde M-27 numarasıyla kayıtlıdır. 17x11 cm ebadındaki bu nüsha 154 sayfadır. Hicri 1102 (MS 1690) tarihli bu nüshanın başı ve sonu yoktur. Esas olarak gazellerden, kısmen muhammetlerden, reçellerden, mustazadlardan ve tahmişlerden oluşur. Kanepenin sonunda "Tashhiril-badan" şiiri var. Son sayfada Hicri 1120 yılında yazılmış, nastalik hatla yazılmış Farsça "Karibnamei-Sinai" adlı iki sayfalık bir şiir bulunmaktadır. Bu şiir muhtemelen şaire ait değil.[30]
- Dashken nüshası Özbekistan Doğu Araştırmaları Enstitüsü El Yazmaları Fonunda 652 numarayla kayıtlıdır. Eser Fuzûlî'nin "Leyli ile Mecnun" adlı eseriyle başlamaktadır. Kişvari'nin "Divanı" yazmanın 107b-174b sayfalarını kapsamaktadır. Kişvari'nin Divanı farklı bir yazıyla yazılmıştır. Eserin başlangıç ve orta kısımlarında bazı sayfalar eksik, satırlar karışıktır. Son sayfada "Ya mehri-afruz, ya hurşidi-envardur" dizesiyle biten "Teşhiril-badan" şiiri yer alıyor. Her sayfada 13 ayet bulunmaktadır. Taşkent nüshası, yazı ve yapı bakımından Bakü nüshasına çok yakındır.[31] Roza Eyvazova'ya göre Bakü nüshasındaki okunamayan kelimelerin yerleri şöyledir: Dashken nüshasında boş bırakılan Bakü, Taşkent nüshasında yer almayan sayfalarda bulunan bazı ayetlerin Taşkent nüshasında yer almaması, Taşkent nüshasının Taşkent nüshasından kopyalandığı fikrini güçlendirmektedir. Bakü nüshası.[6] Bakü ve Taşkent nüshaları temelde aynıdır. Ancak bazı reçellerde, muhammelerde ve takhmilerde farklılıklar göze çarpıyor.[32]
- Semerkant nüshası — Kişvari divanının bir nüshası da Semerkant Bilimsel Araştırma Enstitüsü kütüphanesinde bulunmaktadır. Semerkand nüshasıyla ilgili olarak Cihangir Kahramanov, "Kişvari. Eserler" adlı eserinde bu nüshanın bir zamanlar Bakü nüshasından kopyalanmış olabileceğini belirtmektedir. Çünkü Bakü nüshasında okunması zor olan kelime ve deyimler Semerkant nüshasında tekrarlanmıştır.
- Bursa nüshası Bursa Halk Kütüphanesi'nde 4369 numarayla kayıtlıdır. Yazma eserin 5a sayfasının üst kısmında "Divançe-i Kişvari" yazılıdır. Divanda her türlü ayet bulunmaktadır. Burhaneddin Bey'in 1950 yılında kütüphaneye bağışladığı kanepe koyu kahverengi renkte olup, kaplaması parlak ve tamir görmüştür. Eser 122 sayfadan oluşmakta olup talik hat ile yazılmıştır. 20,4 x 13,8 cm boyutlarındadır. Yazılı kısmın boyutu 15,8 x 8 cm'dir. Her sayfada ortalama 14 satır bulunmaktadır. Ancak şiirler sadece 15x8 cm boyutunda değil sayfa kenarlarına da yazılmıştır. Bazı sayfalar karışık. Kopyalama tarihi veya kopyalamayı yapan kişi hakkında herhangi bir kayıt yok.[19]
- Tahran nüshası — Bu nüsha Tahran Parlamento Kütüphanesi'nde 8959 numarasıyla kayıtlıdır. 94 sayfalık nüsha, Nastalik dizesiyle yazılmış Türkçe ve Farsça şiirlerden oluşuyor.[20]
Kaynakça
değiştir- ^ a b "Azərbaycan miLLİ elmlər akademiyasi a - səhifə 72". genderi.org (Azerice). 26 Mart 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Mart 2024.
- ^ ""AZƏRBAYCAN ANTROPONİMİYASININ ƏSASLARI" - 5". ZiM.Az | "ZİYA" İnformasiya Mərkəzi (Rusça). 3 Aralık 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Mart 2024.
- ^ Azərbaycan Klassik Ədəbiyyatından Seçmələr: II Cild.
- ^ Səfərli 2008, s. 380.
- ^ Babayev 2018, s. 390.
- ^ a b Eyvazova 1983, s. 10.
- ^ Safarli 2008, s. 380.
- ^ a b Kahramanov 2004, s. 5.
- ^ Babayev 2018, s. 391.
- ^ Safarli 2008, s. 381.
- ^ Safarli 2008, s. 382.
- ^ Safarli 2008, s. 383.
- ^ Kahramanov 2004, s. 6.
- ^ a b Babayev 2018, s. 392.
- ^ Safarli 2008, s. 385.
- ^ Kahramanov 2004, s. 7.
- ^ Demirci 2010, s. 108.
- ^ Babayev 2018, s. 393.
- ^ a b Demirci 2010, s. 105.
- ^ a b c Demirci 2010, s. 106.
- ^ a b Demirci 2010, s. 112.
- ^ Eyvazova 1983, s. 12.
- ^ AKЕS 2005, s. 183.
- ^ a b Babayev 2018, s. 403.
- ^ Babayev 2018, s. 394.
- ^ a b Babayev 2018, s. 395.
- ^ Babayev 2018, s. 399.
- ^ Kahramanov 2004, s. 7-8.
- ^ Safarli 2008, s. 387.
- ^ Eyvazova 1983, s. 8.
- ^ Eyvazova 1983, s. 9.
- ^ Demirci 2010, s. 109.