Mukaddime

İbn-i Haldun'un, 1375'te Kal'atu ibn Seleme adlı kalede Beni Arif kabilesinin himayesinde yaşadığı dönemde yazdığı eser

Mukaddime, İbn-i Haldun'un en ünlü eseridir. Tarih, iktisat, sosyoloji ve siyaset gibi birçok sosyal bilim için temel teşkil eden görüşleri içinde barındırır. İbn-i Haldun eserini 1375'te Kal'atu ibn Seleme adlı kalede Beni Arif kabilesinin himayesinde yaşadığı dönemde kaleme aldı.[1]

Yazarın kendi el yazması

Sözcüğün kökeni

değiştir

Mukaddime bir kitabın asıl metninden önceki yazısı, önsözü anlamına gelir. Klasik kaynaklarda "mukaddimetu’l-kitâb" ve "mukaddimetu’l-ilim" olarak ikiye ayrılır. Birincisi kitaba bir giriş, ikincisi ise eserin ait olduğu ilim dalı ile ilgili temel bilgilerin verilmesini amaçlar. Mukaddime yerine "İftitâh", "Fâtihatu’l-Kitâb", "Tavtıe", "Temhîd", "Tasdîr", "Dîbâce" ve "Medhal" gibi terimler de kullanıldığı olur.[2] Bu giriş yazısına "konuyu okuyucuya takdim eden, arz eden" anlamında Mukaddime denildiği gibi, eserin başında ilk olarak yer alan, öne geçirilen anlamında Mukaddeme de denilir.[3]

Arap edebiyatında Hicri 3. yüzyıl ortalarından itibaren El-Cahız ve öğrencisi İbn-i Kuteybe (en) sayesinde Mukaddime bağımsız bir edebi tür haline geldi.[4] Özellikle tefsirlere yazılan Mukaddimeler başlı başına önemli bir alan oluşturdu.[5] 2009 yılında yazılmış bir doktora tezi erken dönem Tefsir Mukaddimelerini inceler.[6][7]

Yazılma süreci ve elyazmaları

değiştir

İbn-i Haldun, Mukaddime'yi büyük tarih kitabı Kitâbu'l-İber'in birinci cildi olarak tasarladı. İslami tarih kitaplarında "Tarihe övgü" bölümü yazmak geleneğine uygun olarak bu hacimli eserin ilk cildi olarak Mukaddimeyi yazdı.[8] Kitâbu'l-İber 7 ciltlik bir kitap oldu. Ancak bu 7 ciltlik kitabın birinci cildi olarak planlanan "Kitab-ı Evvel" Haldun, henüz hayatta iken Mukaddime adıyla sanki ayrı bir esermiş gibi anılmaya başlandı ve Haldun'un kendisi de bunu benimsedi.[9] Bu yüzden Ümit Hassan, Z.F. Fındıkoğlu'nun bu kısa giriş bölümünü "Mukaddime'nin Mukaddimesi" adlandırmasını doğru bulmaz. Bu kısa metin birinci cilt olan "Kitab-ı Evvel"in değil tamamı 7 cilt olan Kitâbu’l-İber'in Mukaddimesidir.[9]

Haldun, Mukaddime'yi yazdıktan sonra üzerinde defalarca değişiklikler yaptı, bazı bölümleri çıkarıp bazı bölümler ekledi ve yeniden düzenledi. Dolayısıyla zamanla eserin farklı yazmaları oluştu. Bu farklı yazmalar da sonradan başkaları tarafından çoğaltıldı. Mukaddime'nin en değerli kopyaları Türkiye kütüphanelerinde bulunmaktadır.[10] İbn-i Haldun hayatta iken kaleme alındığı düşünülen 4 elyazması bulunmaktadır. İki yazma da yazarın ölümünden hemen sonra kaleme alınmış izlenimi vermektedir.[11]

Mukaddime el yazmalarını kapsamlı bir şekilde incelemiş olan Rosenthal'ın tespit ettiği el yazmaları şöyledir:[12]

Bulunduğu Kütüphane
(Aksi belirtilmedikçe İstanbul'da)
Rosenthal'ın kodlaması
Süleymaniye kütüphanesi Esad 2418
Damad Ibrahim 863
Reis el-kuttap (=Abir I) 679
Halet Efendi 617
Yeni Cami 888
Nuruosmaniye kütüphanesi 3423
3424
3065
3066
3067
3069
3070
Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi Ahmet III, 3042
Atıf Efendi Kütüphanesi 1936
Ragıp Paşa Kütüphanesi 978
Murat Molla Kütüphanesi Hamidiye 982
Millet Yazma Eser Kütüphanesi Hekimoğlu Ali Paşa 805
İstanbul Üniversitesi Merkez Kütüphanesi MS. ar. 2743
Orhan Cami, Bursa Hüseyin Çelebi 793

Rosenthal kitabının başında yukardaki el yazmalarından en eski ve en önemli olanları hakkında kısaca bilgi verir.

Damat İbrahim 863 El Yazması

değiştir

433 folyodan oluşur ve tarihsizdir. İbn-i Haldun'un 7 ciltlik dünya tarihi Kitâbu'l-İber'in 6 bölümünü içeren "Damat İbrahim 867" ile aynı kişi tarafından yazılmış olduğu bellidir. Bu ikinci el yazması ise 12 Kasım 1394 tarihlidir. Yazan kişi adını "Abdullah bin Hasan bin Şihib" olarak vermektedir.[12] Bu isim, ilginç bir şekilde, Yeni Cami el yazması ile aynı olmasına karşın el yazıları birbirinden farklıdır. Diğer el yazmalarına benzer şekilde, farklı üstbaşlıklar ve fihristler içeren iki bölüme ayrılmıştır. Altı ana bölümden oluşan Mukaddime'nin ilk 3 bölümü birinci, geri kalan kısmı ikinci bölümde yer alır.[12]

El yazmasının başında, Memluk Sultanı Berkuk'un kütüphanesinde yazılmış olduğu belirtilmiştir. İbn-i Haldun elyazmasının başına sultan Berkuk'a uzun bir ithaf yazmış ve hatta bölüm başlıklarını değiştirip sultanın lakabı olan az-Zahiri'yi metne geçirmiştir. Bunlar el yazmasının Berkuk hayatta iken yazılmış olduğunu göstermektedir.[12]

Bu elyazması korunmuş olan elyazmalarının içinde en eskisi olmasına karşın Yeni Cami ve Atıf Efendi elyazmaları kadar önemli değildir. Profesyonel bir şekilde kopyalanmış olup ve adeta matbaada basılmış kadar güvenilir bir kopyadır. Quatremère de Quincy'nin Fransızca Mukaddime çevirisi bu metnin bir kopyasından yapılmıştır.[12]

Yeni Cami 888

değiştir

273 büyük boy folyodan oluşmakla birlikte bir folyosu kayıptır. Elyazması 9 Şubat 1397 olarak tarihlendirilmiş, kopya eden kişi olarak Abdullah bin Hasan bin el-Fakhar olarak belirtilmiştir. Bu kişi aynı zamanda Fas'taki tam seti ve Ayasofya ile Topkapı sarayında bulunan İbn-i Haldun otobiyografisini kopyalayan kişidir. Kopya orijinal metindeki eklemeleri ve küçük notları da içerir. İbn-i Haldun'un bu metni gözden geçirmiş olduğuna dair bir de ibare bulunur.[12]

Elyazması iki bölüme ayrılmamıştır. Başındaki içindekiler bölümü bütün bölümü kapsar. İbn-i Haldun'un orijinal elyazmasına yaptığı eklemeler metnin içine eklenmemiş, ayrı kâğıtlar halinde metne iliştirilmiştir.[12]

Atıf Efendi 1936

değiştir

303 folyodan oluşur. Elyazmasının başında yazımın bitiş tarihi olarak 1401 tarihi görülmektedir. Yazmanının adı verilmemiştir, ancak İbn-i Haldun'un kendisi değildir.

Elyazması 302. folyoda kesilir ve ardından başka bir elyazısı ile birkaç satır ve İbn-i Haldun'un onay yazısı ile son bulur. 129 ile 130'uncu folyonun arasında başka bir elyazısı ile yazılmış 7 folyoluk bir tabaka eklenmiş Arapça olarak şöyle bir not düşülmüştür: "Burdan sonra bir tabaka kayıptır. İnşallah tanrı düzeltir." Hemen ardından Türkçe olarak "rahmetli Veysi Efendi'nin elyazması" şeklinde not düşülmüştür. Veysi Efendi 1561 ile 1628 arasında yaşamış ünlü bir yazman olup 7 Nisan 1598'de bu elyazmasını Kahire'den satın aldığını belirtmiştir. Elyazmasının başında, Şaban 804 (Nisan 1402) tarihli başka bir notta da Muhammed bin Yusuf bın Muhammed el-İsfiyabi adı görülmektedir. Yazmanın sol üst köşesinde altın bir çerçeve içinde İbn-i Haldun'a ait bir not bulunur. Burada hiçbir elyazmasının bu elyazmasından daha güvenilir olmadığı belirtilir. Muhtemelen yazmanın sonraki sahipleri İbn-i Haldun'un imzasına dikkat çekmek için bu bölümü altın çerçeve içine almıştır.[12]

Elyazmasının başlığında başka satış notları da bulunur. Bazıları Tantada ailesine aittir. Öyle görünüyor ki, 1400 ile 1483 arasında yaşamış olan kör bir alim olan Bedrettin Hasan el-Tantada 1465'te bu elyazmasını satın almış, sonra oğlu Bahaattin Muhammed tarafından kardeşlerinden satın alınmıştır. Başlık sayfasından yazmanın el değiştirmeleri anlaşılabilir. Veysi Efendi'den sonraki sahibinin 1665/66 tarihli notu ve daha sonra 1705/6 tarihi ile bir Mekke yargıcından bahsedilir.[12]

Bu metin Mukaddime'ye yapılan eklemeleri ve düzeltmeleri içerir. Muhtemelen bu elyazması Mukaddime'nin ilk elyazmalarından birinden İbn-i Haldun'un kontrolünde kopyalanmış ve üzerinde değişiklikler yapılmıştır. İbn-i Haldun 1401 yılında Mukaddime üzerindeki çalışmasını sonlandırmış, aynı yılın sonlarında da el-İsfiyabi yazmayı okuduktan sonraki ilk sahibi olmuştur.[12]

Atıf Efendi elyazması sonraki yüzyıllarda birçok defa kopyalanmıştır. Örneğin Mehmet Müezzinzade Nuruosmaniye 3424 ve Hamidiye 892 bu elyazmasının kopyaları gibi görünmektedir.[12]

Hüseyin Çelebi 793

değiştir

239 folyodan oluşur. 20 Şubat 1404 tarihlidir. Yazmanının adı olarak İbrahim bin Halil es-Sadiaş-Şafii el Mısri verilmiştir. Kapağındaki nottan 1446/47 yılında sahibinin Yahya bin Hicci aş-Şafii olduğu görülmektedir. Bu elyazması Atıf Efendi yazmasını temel almış ya da ondan türetilmiş olmalıdır. Atıf Efendi'deki hatalı yazımların bu yazmada da aynen tekrarlanmasından bu anlaşılabilmektedir.[12]

Bu yazma sonraki yıllarda başka kopyalar üretmek için sıkça kullanılmıştır. Nuruosmaniye 3423 bu yazmanın, 15. yüzyılda üretilmiş bir kopyasıdır. Bir baska kopyası ise 1706 tarihli Hekimoğlu Ali Paşa 805 kopyasıdır. Halet Efendi 617'nin ikinci kısmı da yine bu yazmanın bir kopyasıdır.[12]

Diğer yazmalar

değiştir

Ahmet III, 3042 297 folyodan oluşur. Tarihlenmemiştir ancak üzerindeki nottan 1415/16 yılındaki sahibinin Muhammed bin Abdurrahman ad Darib olduğu anlaşılmaktadır. Bu elyazmasının önemi Mukaddime metninin önemi Mukaddime metninin ilk versiyonlarından birini içeriyor olmasından gelir.[12]

Halet Efendi 617 235 ve 181 folyoluk iki bölümden oluşur. İkinci bölüm Hüseyin Çelebi 793'ün bir kopyasıdır. İlk bölüm 15. yüzyıla tarihlenmiştir. 1449 yılındaki sahibi Muhammed bin Muhammed el-Kusavi olarak görülmektedir.[12]

Ragıp Paşa 978 382 folyodan oluşur. 18. yüzyıldan daha eskiye gitmez. Ancak bu yazmayı ilginç kılan şey, yazmanı Abu Salih Muhammed el-Hanefi el-Katari'nin yazmayı "orijinal elyazmasından" kopyalamış olduğunu not düşmüş olmasıdır. Nuruosmaniye 3066 ve Nuruosmaniye 9065'te aynı yazmanın elinden çıkmış olup, bir notta el-Katari'nin Cidde'deki Vezir camii imamı olduğu belirtilmiştir. Ne yazık ki, el-Katari'nin bahsettiği orijinal elyazmasına dair başka bir bilgi yoktur.[12]

Çeviriler

değiştir
Bil ki, âlemin hallerini inceleyen hakimlerin eserlerinde arzın küre şeklinde ve her tarafından su unsuru ile çevrilmiş olup, bir üzüm tanesi suyun üzerinde nasıl yüzüyor ise, bu kürenin de suyun üzerinde o şekilde yüzmekte olduğu açık bir surette anlatılmıştır. Tanrı yeryüzünde hayvanları türetmeyi ve bütün yeryüzünde halifelik (yani hâkimiyet) ona ait olan beşer cinsini yaratarak, bu küreyi imar etmek istediği içi, sular yeryüzünün bazı taraflarına çekilmiştir. İnsan, arzın küre şeklinde olmasından dolayı suların yer küresinin alt tarafında olduğu vehmine kapılabilir. Fakat bu doğru değildir. Çünkü yerin kalbi hükmünde olan bu alt tarafı farazi bir nokta olup, bu nokta kürenin merkezidir. Kişiler kürenin etrafında madenler vesair maddeler araştırmakta ve küreyi çeviren sular ise arzın üzerindedir. Yeryüzünün bir parçasının ve suyun bir kısmının kürenin altında olduğu iddia edilerek, bunlara alt (taht) adı verilir ise, bu ancak yerin diğer parçalarına nispetle alt taraftadır. Kürenin sular çekilen kısmı, kürenin sathının yarısı olup, bir daire şeklindedir ve su unsuru, bu daireyi her tarafından çevirmiştir. Küreyi bu tarikle her tarafından çeviren sulara, muhit denizi ve diğer tâbirle Lüblaya denir. Bu sonuncu kelimenin ikinci lâmı kaba ve kalın telâffuz edilir. Okyanus adı ile de anılır.[13]
Ibn-i Haldun, Mukaddime, Birinci kitap, Birinci Bölüm, İkinci Mukaddime sayfa 91, Ugan çevirisi[14]

Batılılar İbn-i Haldun'u 'Tunus'lu Büyük Bilge' olarak tanırlar. Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde Ahmet Cevdet Paşa’nın üzerinde derin tesirleri hissedilen İbn-i Haldun’un Mukaddimesi ismi bilinen ancak muhtevası üzerinde fazla durulmayan bir kitap haline gelmiş. Aynı yıllarda tercümesi yapılmış olmasına rağmen, kitabın içindeki önemli bilgiler, asıl kitabın okunmasını kolaylaştıracak detaylar içerisine serpiştirildiği için, amatör okuyuculara ağır geldiğinden, fazla itibar görmemiş.

Asrın sonlarına doğru sosyal çalkantılarla burun buruna gelen Batılı tarihçiler Mukaddime’yi tarih felsefesinin el kitabı olarak okudular. İngiliz tarih felsefecisi Toynbee için Mukaddime bir hazineydi: “Mukaddime’deki tarih felsefesi, nevinin en büyük eseri. Şimdiye kadar, hiçbir ülkede, hiçbir çağda, hiçbir insan zekası böyle bir eser ortaya koyamamıştır.” Cemil Meriç'e göre İbn-i Haldun "Kendi semasında tek yıldız"dır.

Ayrıca bakınız

değiştir

Kaynakça

değiştir
  1. ^ Süngü 2009, s. 4
  2. ^ Bulut 2009, s. 15
  3. ^ Bulut 2009, s. 17
  4. ^ Bulut 2009, s. 16
  5. ^ Bulut 2009, s. 3
  6. ^ Bulut 2009, s. 1
  7. ^ Arif Bulut'un doktora tezinde değişik dönemlerde yazılmış 27 adet tefsir mukaddimesi seçilip listelenmiştir:
    1- Cessâs, Ahkâmu’l-Kur’ân
    2- Semerkandî, Bâhru’l-Ulûm
    3- Udfuvî (ö.388/998), el-Đstiğna fî Ulûmi’l-Kur’ân
    4- Sulemî (ö.412/1021), Hakâiku’t-Tefsîr
    5- Kâdî Abdulcebbâr (ö.414/1025), Tenzîhu’l-Kur’ân ani’l-Matâin
    6- Mukaddimetân (Kitâbu’l-Mebânî ve Tefsîru Đbn Atiyye)
    7- Sa’lebî, el-Keşf ve’l-Beyân an Tefsîri’l-Kur’ân
    8- Mâverdî, en-Nuketu ve’l-Uyûn
    9- Tûsî (ö.460/1068), Tefsîru’t-Tıbyân
    10- Râgıb Isfahânî, Mukaddimetu Câmiı’t-Tefâsîr
    11- Ömer Nesefî (ö.537/1142), et-Teysîr fi’t-Tefsîr
    12- Tabresî (ö.548/1153), Mecmau’l-Beyân fî Tefsîri’l-Kur’ân
    13- Kurtubî (ö.671/1272), el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’ân
    14- Đbn Cuzeyy, Kitâbu’t-Teshîl li Ulûmi’t-Tenzîl
    15- Hâzin, Lubâbu’t-Te’vîl fî Meânî’t-Tenzîl
    16- Ebu Hayyân (ö.745/1344), el-Bahru’l-Muhît
    17- Đbn Kesîr (ö.774/1372), Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm
    18- Mehâimî (ö.835/1432), Tebsîru’r-Rahmân ve Teysîru’l-Mennân
    19- Feyzu’l-Kâşanî, Tefsîru’s-Sâfî
    20- Âlûsî (ö.1270/1853), Rûhu’l-Meânî fî Tefsîri’l-Kur’âni’l-Azîm ve’sSebı’l-Mesânî
    21- Cenâbezî (ö.1327/1909), Beyânu’s-Saâde fî Makâmâti’l-Đbâdeh
    22- Cemâleddin Kâsımî (ö.1332/1914), Mehâsînu’t-Te’vîl
    23- M. Reşid Rıza, Tefsîru’l-Menâr
    24- Elmalılı M. Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’ân Dili
    25- Tâhir b. Âşûr, Tefsîru’t-Tahrîr ve’t-Tenvîr
    26- Süleyman Ateş, Yüce Kur’ân’ın Çağdaş Tefsîri
    27- M. Zeki Duman, Beyânu’l-Hak.
    a.g.e sayfa 20
  8. ^ Hassan 1972, s. 16
  9. ^ a b Hassan 1972, s. 114
  10. ^ Hassan 1972, s. 121
  11. ^ Hassan 1972, s. 115
  12. ^ a b c d e f g h i j k l m n o p Haldun 1958, s. 1
  13. ^ Haldun 1990, s. 107
  14. ^ Bu ilginç pasajın İngilizce'ye yapılan Rosenthal çevirisinde yerçekiminden bahsediliyor: "In the books of philosophers who speculated about the condition of the world, it has been explained that the earth has a spherical shape and is enveloped by the element of water. It may be compared to a grape floating upon water. The water withdrew from certain parts of (the earth), because God wanted to create living beings upon it and settle it with the human species that rules as (God's) representative over all other beings. One might from this get the impres­sion that the water is below the earth. This is not correct. The natural "below" of the earth is the core and middle of its sphere, the center to which everything is attracted by its gravity. All the sides of the earth beyond that and the water surrounding the earth are "above." When some part of the earth is said to be "below," it is said to be so with reference to some other region (of the earth). The part of the earth from which the water has with­drawn is one-half the surface of the sphere of the earth. It has a circular form and is surrounded on all sides by the element of water which forms a sea called "the Surrounding Sea" (al-Bahr al-Muhit). It is also called lablayah, with thickening of the second l, or oceanos"

Dış bağlantılar

değiştir