Davûd-i Ta’î[a] (d. ? - ö. M. 781, Bağdat), Horasanlı mutasavvıf veli, Habib-i Acemi’nin ve İmam-ı Azam’ın talebesidir. Abdülmelik bin Ömer, Muhammed bin Abdullah bin Ebi Leyla gibi âlimlerden hadîs-i şerîf rivayet etti. İsmail bin Ali, Mus’ab bin Mikdad, Ebu Naim, El-Fadl bin Vekî gibi zatlar da ondan hadîs-i şerîf rivayet etmişlerdir.

Bağdat, Abdul Kadir Jilani'nin mezarının gün batımı görünümü.

Davûd-i Ta’î ilim ve fazilette yüksek idi. İslamiyet'in emirlerini yerine getirir, yasaklarından şiddetle kaçınırdı. Haramlardan kaçındığı gibi şüphelilerden ve mubahların fazlasından da sakınırdı. İnsanlardan ayrı yaşar, Allah-ü Teala'ya çok ibadet ve taatta bulunurdu. Dünyadan ve dünya ehlinden uzak dururdu. Bir gün kendisiyle görüşüp nasihat almak üzere kapısına gelen Halife Harun Reşid'e, “Benim dünya ehli ile ne işim vardır?” deyip görüşmek istemedi.

Gençliğinde normal bir hayat yaşayan Davûd-i Ta’î, bir şarkıcıdan:

“Hangi güzel yüz ki toprak olmadı? Hangi güzel göz ki yere akmadı?”

beytini dinleyince yaptıklarına pişman olup tövbe etti. Derdine çare bulabilmek için İmam-ı A’zam Ebû Hanîfe’nin kapısına gelip hâlini bildirdi. İmam-ı A’zam, ona dünyaya düşkün olmamasını, dinin emirlerine tam uyup yasaklarından kaçınmasını tavsiye etti. İmam-ı A’zam’ın bildirdiklerine uyan Davûd-i Ta’î, evine çekilip ibadet ve taatla meşgul oldu. Sonra İmam-ı A’zam’ın talebeleri arasına katılıp yirmi sene onun derslerine devam ederek fen ve din ilimlerinde yükseldi.

Bu sırada Habîb-i Acemî ile görüşüp onun sohbetinde bulundu ve tasavvuf yolunda ilerledi. Zamanının büyüklerinden Fudayl bin İyaz ve İbrahim bin Edhem ile görüşüp sohbette bulundu. İnzivaya çekilerek insanların arasına karışmadan yaşamaya karar verdi. Dedesinden kalma bir miktar arazisini dört yüz dirheme satarak ömrünün sonuna kadar bu parayla yaşadı.

Öldüğü gece “Ey insanlar! Davûd, Allah-ü Teala’nın rahmetine kavuşmuştur. Allah-ü Teala ondan razı olmuştur!” sesi duyuldu. Vefat haberi Bağdat’ta çabuk yayıldı. Cenazesinde bulunmak için binlerce insan toplandı. Kabrinin başında İbn-i Semmak: “Ey Davûd! Kendini kabir zindanına konmadan önce dünyada haps ettin. Hesap günün gelmeden önce sen kendini hesaba çektin. Bugün Allah-ü Teala’nın rahmetine ve rıdvanına kavuşursun” dedi.

Ayrıca bakınız

değiştir
  1. ^ Tam ismi Davud bin Nasır-ı Kûfî, künyesi Ebu Süleyman’dır.

Kaynakça

değiştir
  • Rehber Ansiklopedisi