İctihad
İctihad (Arapça: اجتهاد, romanize: ijtihād), İslam hukukçusunun sosyal hayatta şeriatın birincil kaynaklarında yer almayan sorunları çözmek amacıyla fıkıh usûlü prensiplerini kullanarak hükme varmak için zihinsel çaba harcamasına verilen Arapça terim.
İlahiyatçı Fahrettin Atar, “Fıkıh Usûlü” isimli eserinde, ictihadın ıstılahta fıkıh usûlcüleri tarafından şöyle açıklandığını belirtir:[1]
- 1. "Fer’î-zannî şer’î hükmü, tafsilî delilinden istinbât etmek hususunda fakîh (müctehid)’in olanca gücünü harcamasıdır." Veya,
- 2. "Bir müctehidin, usûl kaidelerini, olanca gücünü sarfedip uyguladıktan sonra vardığı hüküm ve görüştür."
İctihad eden kişiye müctehid (Arapça: مُجْتَهِد) adı verilir. Bir ictihadın geçerli olabilmesi için ictihadı yapan kişinin ictihad yapabilecek seviyede bir fakîh (İslam hukukçusu) olması gerekir. Ayrıca ictihad caiz olmayan konularda yapılamaz. İctihad yapmaya yetersiz bir kişi tarafından yapılan veya caiz olmayan bir konuda yapılmış olan bir ictihad, sahih sayılmaz ve geçerli kabul edilmez. Kişinin müctehid olabilmesi veya ictihad yapmaya yeterli görülebilmesi için hem İslam hukuku ve diğer İslam ilimlerine vakıf olması (kısacası “ilim”) hem de hukukî bir kabiliyete sahip olması gerekir. Bir müctehidin sahip olması gereken bazı bilgiler şöyle sıralanabilir: Kur'an'ı, sünneti, icmâyı, kıyası, fıkıh usûlünü, fürû'u'l-fıkh (fıkhın fürûunu) ve Arapçayı bilmek.
İctihadların hükmü yerine ve duruma göre değişir. Bir ictihad farz (Farz-ı Ayn veya Farz-ı Kifaye) olabileceği gibi mendub veya haram da olabilir.[2] Bununla birlikte ictihadların sonuçta kat’î olmadıkları için örneğin itîkâdî hususlarda câri olamazlar. Zira ictihad, 'ictihadı onaylayıcı zannın, ona karşıt zanlardan üstün olması' durumu olarak da tanımlansa dahi, zannîdir yani bir sanı sonucu oluşmuştur, kesin olarak bilinemez.
Müctehid
değiştirMüctehid Arapça bir terimdir. İslam dininde, bir konu hakkında var olan delilleri inceleyerek hüküm çıkartan din adamlarına verilen isimdir. Müctehidlerin yaptıkları işe ise dinde ictihad denmekte.
Terimin kökeni Arapçadaki "cehd" kelimesine dayanır. Cehd, Arapçada zorluk ve zor olan bir şeyi ifade eder ki müctehid de tüm elde olan verileri zorlayarak bir konunun doğrusunu bulmaya çalışan anlamına gelir.
İslam alimleri, bir konunun din açısından hüküm değerlendirilmesini iki gruba ayırırlar. Birincisi açık olan hükümlerdir ki bunlar hemen herkesin anlayabileceği meselelerdir. İkincisi ise sadece din konularında uzman kişilerin incelemesiyle açığa çıkabilecek hükümlerdir ki müctehidlerin ilgi alanı da burada başlamaktadır.
İslam'ın ilk yıllarından itibaren içtihat konusunun başladığı görülmektedir. İslam alimleri tarafından Muâz hadisi buna delil olarak gösterilir ki bir kişinin veya yöneticinin dini delillere dayanarak veya kendi görüşüne göre bir konu hakkında hüküm verebileceği bu hadisle anlaşılmıştır. Fakat hadisin gerçekliğinin İslam alimleri arasında tartışmalı olduğunu da belirtmek gerek. Söz konusu hadis şudur:
... Resûlullah, Muâz'ı Yemen'e gönderirken ona :
- Neyle hükmedeceksin? dedi.
Muâz :
- Allah’ın kitabına (Kur'an) göre hükmedeceğim, dedi.
Allah Resûlü:
- Allah’ın kitabında bulamazsan neyle hükmedeceksin? dedi.
Muâz:
- Resûlünün sünnetine göre hükmederim, dedi.
Resûlullah: - Resûlünün sünnetinde yoksa ne yapacaksın? dedi.
Muâz:
- Kendi reyimle ictihad ederim, dedi.
Allah Resûlü bu sözlerden sonra şöyle dedi:
- Resûlullah'ın elçisini muvaffak kılan Allah’a hamdolsun.[3]
Kaynakça
değiştirDış bağlantılar
değiştir- Hayrettin Karaman, “İslam Hukukunda İctihâd”,