Özyönetim ya da işçilerin özyönetimi genel olarak, işçi kooperatifleri, işçi konseyleri, katılımcı ekonomi ve iş yerinin patronsuz çalıştırıldığı benzer oluşumlarda kullanılan karar alma modelidir.

Özyönetim, geleneksel iş organizasyonunun aksine, çalışanların iş yerinde—müşteri ilişkileri, genel üretim yöntemleri, zamanlama ve iş bölümü gibi konuları kapsayan—karar alma sürecini bizzat elinde bulundurmasını ifade eder.

Özyönetimin somutlaştığı en önemli örnek, özellikle yönetimlerce kasıtlı iflas ettirilen ve kapatılmak istenen fabrikaların işçiler tarafından işgali ile şirketin konrolünü ele geçirdikleri ispanyolca ifadesiyle "fabricas recuperadas" olarak adlandırılan ve Latin Amerika'da gelişen harekettir. Burada İspanyolca "recuperar" kelimesinin sadece "tekrar ele geçirmek kazanmak" anlamı ile değil ayrıca "iyileştirmek" anlamıyla da kullanıldığını belirtmeliyiz. İlkin sanayi kollarına referansla kullanılmasına rağmen bu kavram diğer iş yerlerine referansla kullanılabilir.

İfadenin İspanyolca “yeniden ele geçirilmiş fabrika” anlamı yanında “iyileştirilmiş fabrika”, “ıslah edilmiş” ve “işçi denetimli fabrika” anlamları en çok kullanılanlarıdır.

Eleştiriler, karar alma sürecinde en küçük ayrıntı için dahi çalışanlara danışılmasını, zaman kaybı, faydasız ve bu yüzden verimsiz olarak tanımlar. Fakat somut örneklerden görüldüğü gibi sadece önemli kararlar tüm çalışanların katıldığı konsey toplantılarında alınmakta ve diğer kararlar uygulayıcıları tarafından diğerler kararlarla koordinasyon içinde ve daha genel anlaşmalar göz önünde tutularak alınmaktadır.

Özyönetim ilk olarak Pierre-Joseph Proudhon tarafından 19. yüzyılın ilk yarısında kuramlaştırıldı. Ardından kavram, başta devrimci sendikalizmin olmak üzere işçi sendiklarının en önemli öğesi oldu. Fransız işçi sendikası CFDT (“Confédération Française Démocratique du Travail”) 1970 yılında kavramı programına aldı fakat daha sonra programdan çıkardı. Özyönetim düşüncesi hala, uluslararası bir sendika olan "Dünya Sanayi İşçileri" (Industrial Workers of the World-IWW) tarafından geliştirilmektedir.

Tarihte özyönetim pratikleri

değiştir

Pratikte en yetkin özyönetim deneyimi İspanya Devrimi (1936-1939) sırasında yaşandı.

1950’li yılların Soğuk Savaş döneminde, Tito, Sovyetler Birliği ile yolunu ayırmasını sağlayacak sosyalist özyönetim yolunu seçtiklerini duyurdu. Yugoslavya ekonomisi Tito ve Milovan Dilas’ın teorileri ışığında düzenlendi.

68 Mayısını takiben Fransa’da Besançon’da bulunan Lip fabrikası, yönetimin tasfiye kararı ardından 1973'ten başlayarak özyönetimle yönetilmeye başladı. LIP, 68 dönemi sonrası Fransasında simgesel bir toplumsal mücadele deneyimi oldu. CFDT’de işçi sendikacısı Charles Piaget üretim araçlarında hak iddiası ile grev başlattı. Radikal Pierre Mendés-France’ında içinde bulunduğu Birleşik Sosyalist Parti (PSU) özyönetim taraftarıydı.

Güney Amerika

değiştir

Ekim 2005'te ilk “Encuentro Latinamericano de Empresas Recuperadas” (İşçi Denetimli Şirketlerin Latin Amerika Buluşması” Venezuela’nın başkenti Caracas'ta benzer ekonomik ve sosyal yaşam koşullarına sahip çeşitli ülkelerden 263 iş yeri temsilcisinin katılımı ile gerçekleşti. Buluşmanın en önemli sonucu hareketin taleplerini içeren metin Caracas Taahhütü oldu.

1990’lı yıllar boyunca Arjantin’in güney vilayeti Neuquén’de sonunda halkın ayaklandığı çarpıcı ekonomik ve politik olaylar oldu. İlk hareketin sadece bir fabrikada geçekleşmesine rağmen patronlar eyalet çapında aşama aşama tasfiye edildi ve 2005 yılında gelinen noktada eyalette bulunan fabrikaların çoğunun kontrolü işçilerin elindeydi.

2001 ekonomik krizi sonucu yaklaşık 200 Arjantin şirketi, işçileri tarafından ele geçirilerek kooperatiflere çevrildi. Önemli örnekler arasında Brukman fabrikası, Baven Hoteli ve FaSinPat (eski adıyla Zanon) bulunuyor. 2005 yılında yaklaşık 15.000 işçi denetimlerindeki fabrikalarda çalışıyordu.

İşçi denetimli fabrikalar, Arjantin’de yeni bir gelişme değildir. Aksine bu gibi toplumsal hareketler 1970’lerdeki “Kirli Savaş” döneminde bastırılmıştı. Bu yüzden sol kanattan peronist Héctor Cámpora hükûmetinin ilk ayları boyunca yaklaşık 600 toplumsal olay, grevler ve fabrika işgalleri meydana gelmişti.

Bugün işçi denetiminde bulunan birçok fabrika ortaklaşa işletiliyor ve bütün işçiler aynı maaşı alıyor. Önemli kararlar demokratik yöntemlerle, profesyonel idareciler yerine işçi meclislerinde alınıyor.

Tüm bu süreç, içinde sol ve sağ peronist, anarşist ve komünistlerinde bulunduğu çeşitli politik yapılarla bağlantılı işçi denetimli fabrikalar hareketini meydana getirdi. Hareket içinde örgütsel olarak, solda daha büyük olan Movimiento Nacional de Empresas Recuperadas (Ulusal İşçi Denetimli Şirketler Hareketi veya kısaca MNER) ve sağda daha küçük olan Movimiento Nacional de Fabricas Recuperadas (Ulusal İşçi Denetimli Fabrikalar Hareketi veya kısaca MNFR) olmak üzere iki büyük federasyon bulunuyor. Bazı işçi sendikaları, işsiz eylemciler (piqueteros), geleneksel işçi kooperatifleri ve politik gruplarda bu el değiştirmeye destek sağladılar.

Hareketin karşılaştığı en büyük sorunlardan biri geleneksel ekonomik sistemdir, çünkü geleneksel yöntemle yönetilen firmalar çeşitli nedenlerle (özyönetim ilkesine karşı ideolojik karşı konumlanış da aralarında olmak üzere) işçi denetimli fabrikalarla çalışmayı reddediyor. Bu yüzden, izole edilmiş işçi denetimli fabrikalar sıradan kapitalist firmalarla anlaşmayı olanaklı kılacak bir büyüklüğe ve güce ulaşmak için alternatif bir ekonomik sistem inşası için birlikte çalışmayı önemli görüyor.

Kaynakça

değiştir