Tuğtekin veya tam adıyla Zahireddin Tuğtekin (Arapçaظاهر الدين طغتكين‎), (? - 12 Şubat 1128, Şam) Türk asıllı asker ve Büyük Selçuklu Devleti altında, 1097 - 1128 arasında, Suriye Selçuklu Devleti Şam Emiri ve sonra aynı devlete tabi Böriler Şam Atabeyi olan yönetici. Kalıtsal Şam Atabeyleri olan Böriler hanedanı kurucusu.[1]

Zahireddin Tuğtekin
Böriler Şam Atabeyi
Hüküm süresi1104-1128
Önce gelenMuhiddin Bektaş (Şam Meliki)
Sonra gelenTacülmülk Böri
Ölüm12 Şubat 1128
Şam
Tam adı
Zahireddin Tuğtekin
HanedanBöri Hanedanı
DiniSünni İslam

Zahireddin Tuğtekin Suriye Selçuklu Devleti meliki olarak Şam ve Suriye'yi idaresi altında bulunan Alp Arslan'ın oğlu ve Sultan Melikşah'ın küçük kardeşi olan I. Tutuş yönetiminde düşük rütbeli bir Türk asıllı olarak bulunmaktaydı. 1095'te I. Tutuş öldü ve varisleri olan iki oğlu Dukak ve Rıdvan arasında taht çatışmaları başladı. Dukak Şam meliki ve Rıdvan Halep meliki olarak iki önemli Suriye merkezinde güçlerini teksif etmişlerdi. Bundan sonra ortaya çıkan kargaşalı yıllarda Tuğtekin Dukak tarafını tutup onun askerleri arasında sivrilmeye başladı.

Trablusşam kadısı yönetimine karşı başkaldıran Cableh küçük şehrine bu isyanı bastırmak için gönderilen askerî birliğin komutası Tuğtekin'e verildi. Fakat Tuğtekin bu isyanı bastıramadı.

Tam bu sırada Birinci Haçlı seferi'nin "Baronlar Seferi" ordusu Anadolu'yu geçmiş; Çukurova'ya inmiş ve 21 Ekim 1097'de Antakya Kuşatması'na başlamıştı. Antakya Halep Meliki Rıdvan'ın tabiyeti altında ve Emir Yağı-Sayan komutası altında idi. Fakat Yağı-Sayan kendine askeri destek sağlamak için Şam Emiri Dukak'a başvurdu. Dukak Tuğtekin komutasından bulunan büyük bir Şam melikliği ordusunu Antakya üzerine Haçlılar kuşatmasını kırmak için gönderdi. Fakat bu ordu, Beomondo ve II. Robert komutası altında bulunan Haçlılar ile yaptığı muharebede mağlup düştü ve Şam'a geri çekilmek zorunda kaldı. Musul Atabeyi Gürboğa kendi ordusu ve diğer Müslüman şehir ve hükûmetlerden aldığı takviyelerle Antakya'ya ilerlemeye başladı. Bu sırada 2 Haziran 1098'de Haçlılar Antakya'yı ellerine geçirmişlerdi. Tuğtekin de Şam melikliği ordusu ile Gürboğa ordusuna katıldı. Gürboğa Antakya kalesi içinde bulunan Haçlılar ordusunu kuşatma altına aldı. Haçlılar bu kuşatmaya gayet zorluklar çekerek direnmekte iken güya bir mucize eseri Antakya Katedrali içinde İsa'nın öldürülmesi için kullanılan Kutsal Mızrak'ı buldular. Bundan moral alarak Kutsal Mızrak önlerinde 28 Haziran 1098'de Antakya'dan bir büyük huruç hareketi yaparak Gürboğa'nın ordusu üzerine büyük bir hücuma geçtiler ve Gürboğa'nın ordusu darmadağın oldu.

Bundan sonra Haçlılar ordusu 13 Ocak 1099'da güneye Kudüs'e gitmek üzere Antakya'dan ayrıldı. Bu sırada Cableh küçük şehrinin yöneticisi olan Trabluşsam Kadısı Cableh şehrinin idaresini Şam Meliki Dukak'a sattı. Bu küçük şehrin valisi olarak Tuğtekin'in oğlu Tacülmülk Böri atandı. Fakat Tacülmülk Böri yönetimi gayet sıkı ve zalimce olduğu için halk ondan gayet hoşnutsuz olup onu Dukak'a şikayet ettiler ve bundan sonra Tacülmülk Böri hemen görevinden atıldı.

1103'te Humus şehri yöneticisi olan Emir Janah El-Dava bir suikasta kurban giderek öldürüldü. Şehir halkı bu suikastın Halep Meliki Rıdvan tarafından organize edildiğinden şüphelendiler. Bunun için Humus şehri ileri gelenleri Şam Meliki Dukak'tan askeri destek istediler. Şam Meliki Dukak, Humus'da idareyi eline almak üzere Tuğtekin'in komutasında bir Şam Melikliği ordusunu Humus'a gönderdi.

Ertesi yıl Şam Meliki olan Dukak öldü. Yerine yetişkin olmayan oğlu olan II. Tutuş Şam Melikliği görevine getirildi. Fakat II. Tutuş daha yetişkin olmadığı için Tuğtekin "Şam Atabeyi" unvanını alarak Şam'da meliklik taht naibi oldu. Taht naibi olarak gerçek iktidar gücü Tuğtekin'in elinde idi. Tuğtekin iktidarının temelini daha da güçlendirmek için Dukak'ın dul karısı ile de evlendi.

Fakat çok geçmeden Tuğtekin yetişkin olmayan II. Tutuş'u Şam Melikliği tahtından indirdi ve yerine Dukak'ın ikinci oğlu ve II. Tutuş'un küçük kardeşi olan Muhiddin Bektaş'ı Şam Meliki yaptı. Yine kısa bir müddet sonra Tuğtekin Muhiddin Bektaş'ı da Şam Meliklik tahtından uzaklaştırdı. Bundan biraz sonra Büyük Selçuklu Devleti'ne tabi olan Böriler sülalesi tarafından kalıtsal valilikle idare edilen tabi devlet olan Şam Atabeyliği adı verilen devletin yönetimi Tuğtekin ve ahfadına verildi. Tuğtekin ilk Böriler Şam Atabeyi olarak göreve başladı.

Muhiddin Bektaş tekrar Şam Melikliği'ni tekrar eline geçirmek için Basra sahibi olan Aytekin ile anlaştı ve Basra sahibinin ordusu ile Şam'da Tuğtekin'e saldırı yaptılar. Fakat Tuğtekin askeri çatışmalardan sonra Muhiddin Bektaş ve müttefiki Basra sahibi Aytekin komutasındaki orduya karşı galip geldi. Muhiddin Bektaş Frank Haçlılar Kudüs Kralı I. Baudouin'den destek istedi. Fakat Şam Emiri Tuğtekin ve müttefiki olan Fatimiler Kudüs Krallığı'na bir birleşik saldırıda bulundular ve bu karışıklık içinde Kudüs Krallığı Bektaş'a destek veremedi. Muhiddin Bektaş Tuğtekin ordusu bu saldırısı sırasında yakalandı. Zindana konulmak üzere İsfahan'a gönderildi. Muhiddin Bektaş bu zindanda muhtemelen aynı yıl 1104'te öldürülmüştür.

Birinci Haçlı Seferi'nin en önemli komutanlarından biri Toulouse Kontu Raymond de Saint-Gilles idi. Bu Haçlılar seferi sonunda Urfa Kontluğu, Kudüs Krallığı ve Antakya Prensliği adları verilen Haçlılar devletleri kurulmuş ve Birinci Haçlılar seferine iştirak eden önemli baronlar bu devletlerin hükümdarları olmuşlardı. Trablusşam, güneyinde Frankların Kudüs Krallığı ve kuzeyinde Normanların Antakya Kontluğu haçlılar devletleri bulunan, gayet zengin ve stratejik bir şehir ve bölge idi. Raymond Saint Gilles bu şehir ve bölgede bir Frank Haçlı devleti kurmaya karar verdi. 1103'te "Tortosa (modern Tartus)" kalesini eline geçirip bu kaleyi planladığı Trablusşam Kuşatması'nin harekât merkezi yaptı. 1101'de yeniden Haçlı seferi için Filistin'e gelen Provanslı Franklar, Cenovalılar ve Pisalılar Haçlılar askerlerinden kurduğu bir ordu ile Trabbusşam'a saldırdı ve kaleyi kuşatmaya başladı. Bu Trablusşam kalesi kuşatması zaman zaman kaldırılarak ve tekrar tekrar yeniden kuşatmaya alınarak 1109'a kadar sürdü.

Bu uzun kuşatma sırasında Şam Atabeyi Tuğtekin bu kuşatmayı kaldırmak için saldırılar yaptı. 1106'da yaptığı Haçlı kuşatmacılar karşı yaptığı saldırıda kuşatmayı kırmayı başardı. Fakat bu başarı uzun sürmedi. Tuğtekin ve Şam ordusu geri çekilince Haçlılar şehri tekrar kuşatmaya aldılar.

Tuğtekin Trablusşam kalesi üzerine Haçlılar baskısını azaltmak için diğer Haçlılar arazilerine da saldırılar yaptı. Mayıs 1108'de Haçlı Celile Kontu Gervais de Bazioches komutasındaki nispeten küçük bir Haçlılar ordusu ile yaptığı bir muharebede galip geldi ve Celile Kontu'nu esir aldı. Celile Kontu kendi serbest bırakılırsa Doğu Akdeniz bölgesindeki sahip olduğu tüm mal ve mülkünü Tuğtekin'e devredip Filistin'den ayrılacağına yemin edeceğini bildirdi. Fakat Tuğtekin bütün bunları reddedip Celile Kontu'nu idam ettirdi.

Trablusşam kuşatması sırasında Raymond de Saint-Gilles öldü. Kuşatma komutanlığını üzerine alan varisi Alphonse Jourdain tarafından da kale alınmadı. Franklar en sonunda 1109'da şehri ellerine geçirdiler. Trabluşsam Franklar tarafından ele geçirildikten sonra ilk Trablus Kontu olan ilk Frank Haçlı hükümdarı Raymond de Saint-Gilles'in gayrimeşru oğlu olan Bertrand de Toulouse oldu.

Nisan 1110 Tuğtekin Baalbek şehrine saldırıda bulundu. Şehri kuşattıktan sonra şehrin kalesini eline geçirdi. Oğlu ve Şam Atabeyliği varisi olan Tacülmülk Böri'yi şehir valisi olarak atadı.

Kasım 1111 sonlarına doğru Lübnan'da önemli bir liman olan Sur Kudüs Kralı olan I. Baudouin tarafından kuşatmaya alındı. Sur kalesinin Müslüman idarecileri Şam Atabeyi Tuğtekin'e tabi olacaklarını bildirerek ondan Haçlılar kuşatmasını kaldırılması için askeri yardım istediler. Tuğtekin denizden gelen Fatimiler deniz filosu ve askerleri desteği ile Sur şehrine yardıma geldi. Bunun üzerine 10 Nisan 1112'de Haçlı Kudüs Krallığı kuşatma ordusu Sur'u ele geçiremeden geri çekilmek zorunda kaldı.[2]

1110'dan itibaren Bağdat'ı merkez yapmış olan Büyük Selçuklu Devleti sultanı Muhammed Tapar kendine ismen tabi olan hükümdarlara arka arkaya Hristiyan Haçlı devletlerinin ortadan kaldırılması için fermanler göndermeye başladı. 1110, 1112 ve 1114'te hedef Urfa Kontluğu idi. Sonra buna dayanarak 1111'de Musul Atabeyi olan Mevdud bin Altuntegin büyük bir Müslüman ordusu kurmak için Müslüman hükümdarlardan askeri destek istedi. Hem Halep Meliki Rıdvan hem de Şam Atabeyi olan Tuğtekin böyle bir orduya destek vermekten sakındılar. Buna başlıca neden Musul Atabeyi Mevdud'un Hristiyan Haçlıları yendikten sonra bu ordusu ile tüm Suriye'yi kendi kontrolüne alacağından endişe etmeleri idi. Mevdud'un Urfa Kontluğu'na saldırıları da sonuçsuz kaldı.

Bu dönemde Kudüs Kralı I. Baudouin ve Antakya Prensliği taht naibi Celile prensi Tancred mütecaviz tutumlar ile Suriye'de akınlar ve saldırılar düzenlemekte idiler. Bunları durdurmak hedefi ile Şam Atabeyi Tuğtekin ile Musul Atabeyi Mevdud ile birlikte Haçlılara ait olan Celile Bölgesine bir askeri sefer düzenlediler. Kurulan müttefik ordusu ile Haçlıların önemli kalesi olan Taberiye kalesini kuşattılar. Ama bu kuşatma başarısız oldu. Tuğtekin ve Mevdud müttefik ordusu Ürdün Nehri'ni Celile Gölü'nün güneyinden geçtiler. I. Baudouin'in komutasında Kudüs Krallığı ordusu ile El-Sinabra Muharebesi'ne giriştiler. Bu muharebeyi Tuğtekin ve Mevdud'un ordusu kazandı. Fakat iki müttefik Haçlılar ordusunun dağılmadan düzenli olarak çekilmesi ve takviye almaları ve Müslüman ordusunda erzak ve levazımat eskiliği nedenleri ile bu galibiyeti değerlendiremediler.

Bu seferden sonra Musul'a geri dönmeden önce Şam'da istirahat etmekte olan Musul Atabeyi Mevdud, 2 Ekim 1113'te bir Haşhaşi fedaisinin suikastına kurban gidip öldürüldü.

1113'te ölen Halep Meliki Rıdvan'ın yerine Halep Meliki olan oğlu Alp Arslan el-Ahras ve onun taht naibi olan hadım Vezir Lülü el-Yaya ile Şam Atabeyi Tuğtekin 1114'te Frank Haçlılara karşı bir müttefiklik anlaşması imzaladılar. Fakat Halep'te Alp Arslan El-Akraş'in naibinin bazı şehir ileri gelenlerini idam ettirmesi ve Haşhaşileri elemine etmek için tedbirler uygulanması dolayısıyla Alp Arslan El-Akraş da bir suikasta kurban gitti. Halep gayet büyük keşmekeşe ve kargaşalığa sahne oldu. Diğer taraftan Halep Haçlılar Antakya Prensliği naibi olan Ruggero di Salerno tarafından da tehdit altındaydı. Halep halkı Artukoglu İlgazi Bey'i şehre emir olması için çağırdılar. İlgazi Bey eski Halep Meliki Rıdvan'ın bir kızı ile evlenip siyasi durumunu daha da pekiştirdi. Şehirdeki asayiş durumuna hakim olup şehri politik kontrolü altına alabildi.

1115'te Bağdat'ta bulunan Büyük Selçuklu Devleti Sultanı Muhammed Tapar Haçlıların doğu Akdeniz'den atılması için yeni bir ferman yayınladı ve önemli komutanlarından olan Porsuk bin Porsuk komutasında bir orduyu Kudüs Krallığı üzerine göndereceğini açıkladı. Şam Atabeyi Tuğtekin bu orduya katılmayı kabul etti. Fakat Tuğtekin Büyük Selçuklu Devleti ile Kudüs Krallığı arasından sıkışıp kalmak istemediğinden çeşitli diplomatik tedbirlere başvurup kendi bağımsızlığını korumaya çalıştı. 1116'da Porsuk bin Porsuk'nin Haçlılara saldırılarına katılmadı. Bunun için özrünü Sultan Muhammed Tapar'a bildirmek için Tuğtekin şahsen Bağdat'a gitti.

1119'da Halep Emiri görevini üzerine olan İlgazi Bey ordusu ile birlikte Haçlılar Antakya Prensliği'ne bağlı olan Athareb kalesine saldırdı. Bu kaleyi alamadıkları gibi daha sonra Kudüs Krallığı, Antakya Prensliği ve Trablus Kontluğu birleşik ordusu ile 14 Ağustos 1119'da yaptıkları Hab Muharebesi'nde mağlup düştüler. Haziran 1120'de Halep Emiri olarak görev yapan İlgazi Bey tekrar Antakya Prensliği'ne saldırıda bulundu; ama birleşik Haçlı ordularına karşı mağlup olup ordusunun hemen tümünü kaybedip Halep şehrini bile kaybetme tehlikesine maruz kaldı. Şam Atabeyi Tuğtekin sağladığı Şam ordusu askeri desteği ile İlgazi Bey ve Halep Emirliği'ni elimine olmaktan zor kurtuldular.

1122'de Fatımiler o zamana kadar ellerinde bulundurup donanmalarının bir üssü olarak kullandıkları Sur şehrini Haçlılar hücumlarına karşı savunamayacaklarını anladılar. Bunun üzerine Sur şehrinin yönetimini Tuğtekin'e sattılar. Tuğtekin bu liman şehrine bir büyük Şam ordusu birliği yerleştirdi. Fakat 1124 yazında birleşik Haçlılar ordusunun saldırısı ve şehri kuşatması üzerine Şam ordusu birliği bu kaleyi savunamadı ve 7 Temmuz 1124'te Sur şehri ve kalesi Haçlılar eline geçti.

İsmaili Haşhaşiler Suriye'de Behram adlı bir Alamut kalesi halifesi altında gizliden organize edilmeye başlamışlardı.[3] 1124'te Hasan Sabbah'ın Alamut'ta ölmesinden sonra bunlar Suriye'de yeniden açıkça faaliyetlere başladı. Şam Atabeyi Tuğtekin kendini Şam'da ziyarete gelen Behram'ı gayet temkinli olarak karşılamıştı ama resmi bir şekilde ağırlamıştı. Şam Atabeyliği Veziri olan Tahir El-Mazdagani bu mezhebe bağlı olmamasına rağmen Behram'la yakın bağlantılar kurmuş ve onlarla işbirliği yapmaya başlamıştı.[3]

1125'te Selçuklu generali Aksungur el-Porsuki Halep şehrinin yönetimini Halep Atabeyi olarak eline geçirmişti. O yaz büyük bir müslüman ittifak ordusu kurdu ve Tuğtekin, Şam ordusu ile bu ittifak ordusuna katıldı. Bu büyük müttefik ordusu Haçlılar Antakya Prensliği arazisine saldırıya geçti. Kudüs Krallığı, Antakya Prensliği ve Trablus Kontluğu birleşik ordusu ile 11 Haziran 1125'te yapılan Azez Muharebesi'nde bu müttefik müslüman ordusu mağlup düştü ve geri çekildi.

Ocak 1126'da Kudüs Kralı II. Baudouin bir önceki yıldaki başarılarını dayanarak Kudüs Krallığı ordusu ile Şam emirliği arazilerine saldırıya geçti. Fakat Tuğtekin güçleri tarafından yapılan direniş muharebeleri sonunda Haçlılar Kudüs Krallığı ordusunun Şam'a ilerleyemeceği anlaşıldı. Haçlılar ordusu geri çekilmek zorunda kaldı.

Bundan moral alan Tuğtekin 1126 yılı sonlarında Şam ordusu ile Halep Atabeyi olan Aksungur el-Porsuki ordusu ile birlikte Antakya Prensliği arazilerine yeni bir saldırıda bulundular. Bu saldırı da başarısız ve sonuçsuz kaldı.

Şam Atabeyi Tuğtekin 1127'de gayet ihtiyarlamış ve hastalanmıştı. Şam Atabeyliğinin efektif idaresi Haşhaşilerle ittifaklık yapan Vezir Mazdagani'nin elinde kalmıştı. Haşhaşiler bu şehirde kendilerine bağlı bir ordu bile kurmuşlardı. Vezir Mazdagani, Haşhaşilerinin teşviki ile, Kudüs Kralı II. Baudouin ile yakın ilişkileri bulunmaktaydı. II. Baudouin kariyeri boyunca Suriye'nin merkezi olan Şam şehrini Haçlılar eline geçirmek emelinde idi. Haşhaşiler bu şehri kendilerine sağlanan imtiyazlar karşılığında Kudüs Krallığı'na vermelerinin ancak Tuğtekin'in hayatta bulunmasının önlediği tarihçilerce bildirilmiştir.[3]

1128 basında Şam Atabeyi Tuğtekin hastalığı ile yatalak oldu ve 12 Şubat 1128'de Şam'ta öldü. Ölmeden önce Tuğtekin oğlu Tacülmülk Böri'yi Şam Atabeyliği varisi olarak ilan etmişti ve Şam Atabeyliği hiç taht rakibi ortaya çıkmadan Tacülmülk Böri eline geçti. Tacülmülk Böri Büyük Selçuklu Devleti'ne tabi olan kalıtsal Böriler yönetimindeki Şam Atabeyliği'nin ikinci hükümdarı oldu. Pesimist olan Şamlılar şehrin idaresinin çok geçmeden Haşhaşiler ve Vezir Mazdagani tarafından Haçlılar Kudüs Krallığına verilmesinden korkmaya başladılar.[3]

Hakkında yazılanlar

değiştir

Eski Fransızca edebiyatında "trubador" adı verilen müzikli şiirleri şarkı olarak söyleyip ülkeyi gezen ve sarayın en yüksek tabakalarına da karışan şairlerin hazırladıkları "Haçlı Seferleri destanları"nda Tuğtekin ismi "Dodequin" olarak verilmiştir.

Ölümünden bir yüzyıl tarafından yazılan Ali İbnü'l-Esîr'in El-Kamil fi El-Tarihadlı tarihinde Tuğtekin şöyle değerlendirilmiştir:[3]

Tuğtekin'in ölümü ile Frenklere karşı durabilme yeteneği olan son Müslüman yönetici de tarihten kaybolmuştur. Frenkler Suriye'nin tamamını ellerine geçirip istila etmeye kudretli idiler ama (Tuğtekin'in orada bulunması) Tanrı'nın Müslümanları koruyup acıdığına bir nişane olmuştu.

Kaynakça

değiştir
  1. ^ Rene Grousset, Histoire des croisades et du royaume franc de Jérusalem - I. 1095-1130 L'anarchie musulmane, Paris 1934.
  2. ^ Steven Runciman (çev. Fikret Işıltan), Haçlı Seferleri Tarihi: I. Cilt Birinci Haçlı Seferi ve Kudüs Krallığının Kuruluşu, TTKY, Ankara 1998, ISBN 975-16-0678-0.
  3. ^ a b c d e Amin Maalouf (çev. Mehmet Ali Kılıçbay), Arapların Gözüyle Haçlı Seferleri, YKY, İstanbul 1998, ISBN 975-545-092-0.

Dış kaynaklar

değiştir
  • Alptekin, Coşkun (1985) Dimaşk Atabeyliği (Toğ-Teginliler), İstanbul:Marmara Üniversitesi Yayın. s.5-86
Resmî unvanlar
Önce gelen:
Muhiddin Bektaş
(Şam Meliki olarak)
Böriler Şam Atabeyi
1104-1128
Sonra gelen:
Tacülmülk Böri