Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi

Aralık 1970'te Türkiye'de yasa dışı olarak kurulan Marksist-Leninist örgüt
(Türkiye Halk Kurtuluş Partisi - Cephesi sayfasından yönlendirildi)

Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi kısaca THKP-C, Mahir Çayan, Hüseyin Cevahir, Ulaş Bardakçı, Ertuğrul Kürkçü, Yusuf Küpeli ve Münir Ramazan Aktolga tarafından Aralık 1970'te Türkiye'de yasa dışı olarak kurulan Marksist-Leninist örgüttür. Kentsel gerilla savaşı stratejisini benimsediğini açıklayan örgüt,[1][2] 1960 ve 70'lerde oluşan Devrimci Gençlik Hareketleri ile büyüdü.[3] Kuruluşunun hemen ardından İstanbul ve Ankara'da banka soygunu gibi birkaç eylem gerçekleştiren örgüt, Nisan 1971'de İsrail başkonsolosu Efraim Elrom'u kaçırarak adını daha da duyurmuştur.[4] Elrom'un kaçırılmasından sonra yapılan görüşmelerden netice alınamaması ve ardından Efraim Elrom'un öldürülmesinden sonra örgüte yönelik başlatılan operasyonlar sonucu örgütün yönetici kadrosundan birkaçı dışında tümü yakalandı.[4] Bu operasyonlar sonrası kendi içlerinde örgütün yöntemlerine dair tartışmalar yaşamalarının ardından yönetim kadrosundan birkaç isim ihraç edildi. Mahir Çayan ve arkadaşlarının cezaevinden kaçmasının ardından yeniden bir araya gelen örgüt, şehirlerden uzaklaşıp kırlarda örgütlenme yoluna gitti ve bu sebeple Karadeniz Bölgesi'ne gittiler.[4]

Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi
KısaltmaTHKP-C
KurucuMahir Çayan
Hüseyin Cevahir
Ulaş Bardakçı
Ertuğrul Kürkçü
Münir Ramazan Aktolga
Yusuf Küpeli
Slogan(lar)"Kurtuluşa kadar savaş!"
Kuruluş tarihiAralık 1970[not 1]
Kapanış tarihi22 Ekim 1972 (de facto)
BölünmeTürkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi/İşçi Kesimi (veya Küpeli-Aktolga Grubu) (1971)
Ardılları:
Gazete(ler)Kurtuluş Sosyalist Dergi
Gençlik koluTürkiye Devrimci Gençlik Federasyonu
İdeoloji
Siyasi pozisyonAşırı sol
Resmî renkler    Kırmızı ve sarı

THKP-C lideri Mahir Çayan ve arkadaşları Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın idamlarını engellemek için 27 Mart 1972'de Ünye'deki NATO üssündeki yabancı görevlileri kaçırdı. Kaçırdıkları esirler ile birlikte Tokat'ın Niksar ilçesine bağlı o dönemki adıyla Kızıldere köyüne geldiler.[5] 30 Mart 1972'de emniyet güçleri tarafından Kızıldere köyünde sıkıştırılan örgüt üyeleri ile silahlı çatışmaya girildi. Çatışmanın ardından Ertuğrul Kürkçü dışındaki örgüt üyelerinin hepsi öldürüldü.[5]

Sağ yakalanan Ertuğrul Kürkçü dışındaki üyelerinin tamamının öldürülmesinin ardından örgüt o dönemde resmi olarak dağıldı.[4][6] Sonrasında kurulan Devrimci Yol, Kurtuluş Hareketi, Acilciler ve Devrimci Sol gibi oluşumlar bu geleneği sürdürdüğünü iddia etseler de THKP-C'nin savunduğu görüşleri ve eylemleri tartışmaya açarak yeniden yorumlanmasına ve farklı örgütler kurulmasına neden oldular.[4]

Kurulduğu ve aktif olduğu yıllarda Türkiye'de yasadışı olan örgüt, günümüzde de yasadışı olarak kabul edilmektedir.[7] Türkiye'nin yanı sıra Birleşik Krallık hükûmeti'nin de yasadışı veya terör örgütleri listesinde yer alan THKP-C'nin, dağılmasının ardından kurulan ve THKP-C geleneklerini sürdürdüğünü iddia eden Acilciler, Devrimci Sol gibi örgütler de Türkiye dahil olmak üzere farklı ülkelerde yasadışı olarak kabul edilmekte ve "Terör Örgütleri Listelerinde" yer almaktadır.[3] Ayrıca, örgütün dağılmasının ardından kurulan Acilciler örgütünün Suriye İç Savaşı boyunca Beşşar Esad yanlısı olarak Suriye'de faaliyetlerini sürdürdüğü iddia edilmektedir.[3]

THKP-C'ye bağlı olarak faaliyet gösteren Türkiye Halk Kurtuluş Partisi (THKP), THKP-C'nin siyasal faaliyetlerini yürütürken, Türkiye Halk Kurtuluş Cephesi (THKC) ise THKP-C'nin silahlı eylemlerinden sorumludur. THKP-C'nin feshedilmesi üzerine bu 2 örgütte dağılmıştır.

Hakkında

değiştir

Teorik olarak THKP ve THKC

değiştir

THKP-C, teorisini Mahir Çayan'ın Kesintisiz Devrim, Sömürge Tipi Faşizm, Suni Denge, Politikleşmiş Askeri Savaş Stratejisi (PASS) tezlerinin oluşturduğu, Türkiye İşçi Partisi içerisinde doğan ve Türkiye devrim tarihinde pasifizme ve revizyonizme sahip olarak nitelendirdiği kesimlere savaş açmış, yaptığı eylemlerle ses getirmiş bir örgüttür. Örgüt, kendisini "Oligarşinin korkulu rüyası" olarak tanımladı.
Mahir Çayan görüşlerini 1972 yılında devlet tarafından aranırken yazdığı Kesintisiz Devrim II-III adlı kitabında açıklamıştır. Kitaba göre Türkiye 1950'lerin başlarından itibaren sömürgeleşmeye başlamış ve uluslararası emperyalizm yeni sömürgecilik anlayışıyla Türkiye'yi gizli bir biçimde işgal etmiştir. Kitapta anlatıldığına göre, 12 Mart 1971 yarı-askeri muhtırasının ardından, işbirlikçi tekelci burjuvazi, Amerikan tekelleri ile ittifak halinde yönetimde oligarşik diktatörlük oluşturmuştur. THKP-C'nin logosu eski THKC militanı Kadriye Deniz Özen tarafından tasarlanmıştır.[8]

Eylemsel olarak THKC

değiştir

THKO ile birlik teklifi

değiştir

THKO esasen silahlı mücadeleyi 1969'da başlatmayı planlamıştı ama çekirdek kadrosunun Filistin'den dönüşü sonrası tutuklanması üzerine mücadele 1970'te başlatıldı. Bu dönemlerde Mahir Çayan, Yusuf Küpeli, Münir Ramazan Aktolga THKO üyeleriyle bir görüşme yapar. Çayan THKO üyelerine "mücadeleye erken başlandığını", "bir siyasal parti olarak örgütlenmeksizin silahlı propagandaya girişilemeyeceğini" söyler ve "birlikte" örgütlenme teklifi yapar. Fakat THKO'nun kır gerillası, ileride THKP-C'yi oluşturacak olan kadronun ise şehir gerillasını savunduğu için Hüseyin İnan, "Siz kent proletaryasına inanıyorsunuz, biz ise kır proletaryasına" diyerek reddeder.[9] Deniz Gezmiş ise Mahir Çayan'a "sen oportünistsin" der.

Erken dönem eylemleri

değiştir

THKC militanları erken dönemde şu eylemleri yapar:

  • Ziraat Bankası Küçükesat Şubesi'nin soygunu,
  • 16-17 Şubat'ta:[not 2]
  1. Amerikan askeri malzeme deposu,
  2. Tuslog'un Zincirlikuyu merkezi,
  3. Tuslog'un Şişli şubesi,
  4. Amerikan-Türk Dış Ticaret Bankasının Elmadağ şubesi,
  5. ABD Başkonsolosluğu,
  6. İngiltere Başkonsolosluğu,
  7. IBM'nin Gümüşsuyu'ndaki merkezinin bombalanması,
  • Salıpazarı'ndaki Amerikan askeri botu bombalanıp tahrip edilmesi,
  • Türk Ticaret Bankası'nın Erenköy Şubesi'nin soyulması eylemlerini yapar. Ayrıca bu eylemde Amerikalı Astsubay A. Donald'ın arabası yakılarak imha edilir.

THKC militanları, Mete Has ve Talip Aksoy'u kaçırarak karşılık olarak Kadir Has'tan fidye aldı.[10] Kadir Has bu olayı şöyle anlatıyor:[11]

Eşim Rezzan'ı Akdeniz seferine çıkan bir gemi ile yurtdışına yolcu ettikten sonra, Metelerin Suadiye'deki evine ulaştık. Zile bastık kapı açıldı. Karşımızda gelinim Fezal'ı beklerken yabancı bir erkekle karşılaştık. Eve girdikten sonra kapı kapandı. Teröristler benden 400 bin lira para istiyordu. Teröristlerin benden istediği 400 bin lira fidye çok büyük para idi. Bu para ile, tanesi 133 liradan 3007 adet Cumhuriyet Altını almak mümkündü. 1971'in 400 bin lirası, günümüzün yaklaşık 200 bin dolarına eşdeğerdi. Daha sonra teröristler Talip Aksoy ile Mete Has'ı alıp götürdüler. Sabah adının Mahir Çayan olduğunu öğrendiğim teröristle birlikte, evden çıktık. Üsküdar iskelesinden arabalı vapura binip Kabataş iskelesine, oradan da taksi ile Şişli Pilavcı Pasajı'ndaki işyerime ulaştık

Pilavcı Pasajı'ndaki işyerimi, kayınbiraderim Ali Germirli yönetiyordu. Ali'ye durumu anlattım. Bana "ağabey, bu çok büyük para" dedi. Ali, işin dehşetini anlamamış olacak ki, "Burası dağ başımı, Ne parası" dedi. Anında teröristin cevabını aldı: "O lafı bir daha edersen, kurşunu yersin". Ali bu defa Kayserililik içgüdüsüyle teröriste "250 bin versek olmaz mı?" diye teklifte bulundu. Bu pazarlık ortamından rahatsız olan Mahir Çayan ise "Olmaz" cevabını verdi. 200 bin lirayı çok kısa zamanda tedarik edip Mahir Çayan'a verdim. Paranın ikinci yarısını ise akşamüstü muhasebe müdürümüz Nihat Ünsal ile Karaköy İskelesi'ne gönderdik. Gece yarısı Talip ile Mete'yi kurtardıktan sonra, polisi haberdar ettik.

Eylem sonucunda Kadir Has Hüseyin Cevahir'e "Bir daha karşılaşmayacağız, değil mi?" diye sorar. Bunun üzerine Hüseyin Cevahir "Bir kere daha hepinizle birlikte topyekûn karşılaşacağız." der.[12]

12 Mart ve mücadeleye devam etme kararı

değiştir
Efraim Elrom'un öldürülüşü
değiştir

12 Mart Darbesi ardından THKP-C darbeden kaçmama ve askerî eylemleri sürdürme kararı almıştır. Aralık 1970'te kurulan THKP ve THKC normalde örgütlenme açısından küçük eylemler düzenledi. Ama yakalanan THKO üst düzey militanları Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın serbest bırakılması için THKC gerillaları Ulaş Bardakçı, Hüseyin Cevahir, Mahir Çayan, Necmi Demir, Oktay Etiman ve Ziya Yılmaz, 17 Mayıs 1971'de kuruluş eylemi sayılan Efraim Elrom'u kaçırdı.[13] Eyleme ise "1 Mayıs Harekâtı" ismini verdi. İsmin kaynağı, eylemin 1 Mayısta yapılması şeklinde planlanmasından dolayıdır. Ama eylem teknik aksaklıklardan dolayı 2 hafta ertelenir. Kaçırılma eyleminden sonra THKC, İsrail Başkonsolosluğu önündeki bir varile Amerikancı Bakanlar Kurulu'na isimli bildiriyi bıraktı. Bildiri şöyledir:[14]

17.5.1971
Saat: 17.00
Amerikancı Bakanlar Kurulu'na
Türkiye Halk Kurtuluş Cephesi, 1 MAYIS HAREKÂTI'nda, Ortadoğu halklarının baş düşmanı Amerikan Emperyalizminin maşası Siyonist İsrail'in Türkiye Başkonsolosu olan ve de ülkemizdeki Siyonist hareketlerin organizasyonunda önemli rolü olan Efraim Elrom'u kaçırmıştır.
Efraim Elrom'un hayatına karşılık, derhal şu şartların yerine getirilmesi gerekmektedir:
1. Tutuklu bulunan bütün devrimcilerin derhal serbest bırakılması (Yer sonra bildirilecektir),
2. Türkiye Halk Kurtuluş Cephesi'nin 1 No'lu bülteninin 07.30, 13.00, 19.00 ve 22.45 TRT Haber Bültenleri'nde 3 gün devamlı ve eksiksiz anons edilmesi,
3. Mühlet doluncaya kadar polisin ve diğer zabıtanın hiçbir takibe girişmemesi ve aleyhte propaganda yayın yapılmaması.

Mühlet bu ültimatomun verildiği tarihten itibaren 3 gündür. Şartlar yerine getirilmezse derhal Efraim Elrom kurşuna dizilecektir. (Mühlet: 20.5.1971, saat 17.00'ye kadar.)

—Türkiye Halk Kurtuluş Cephesi Merkez Komitesi

Olayı öğrenen dönemin başbakanı Nihat Erim hemen yardımcısı Sadi Koçaş'a bir bildiri yazdırdı. Bildiri bizzat Sadi Koçaş tarafından saat 22:45'te radyoda okundu.[15] Bildiri özet olarak şöyledir:

  1. Konsolos derhal serbest bırakılmazsa örgütle (yani THKP-C) ile uzak-yakın ilişkisi olan herkes ve gençleri kışkırtanlar derhal gözaltına alınacak.
  2. Kaçırılma olayına karışan ve/veya yardım edenler idam cezasıyla yargılanacak.
  3. Cinayet gerçekleşir de Elrom öldürülürse bu kanun geçmişe dönük olacak.

Sıkıyönetim komutanlığı ise kaçırılma olayının ardından 16 No'lu şu bildiriyi yayımlar:[16]

Sıkıyönetim Komutanlığı'nın 16 No'lu Bildirisi:
Suçlulara ihtar,
1-Elinizde tutuklu bulunan İsrail Başkonsolosu'nu en kısa zamanda serbest bırakın, hiçbir veçhile sakın silaha davranmayın.
2-Aksi takdirde er-geç ele geçecek olan suçluların tümünün aslı fail olarak yargılanacaklarını ihtar ederim.

—Faik Türün
Orgeneral
1. Ordu ve Sıkıyönetim komutanlığı

Sıkıyönetim, hemen ardından ise 17 no'lu şu bildiriyi yayımlar:[16]

Sıkıyönetim komutanlığının 17 No'lu bildirisi:

Sayın bölge sakinlerine,

1- İstanbul, kocaeli, Sakarya ve Zonguldak illleri sıkıyönetim bölgelerinde yapılmakta olan arama ve kontrollarda güvenlik kuvvetlerine kolaylık olmak üzere, ergin çağda bulunan sayın bölge sakinlerimizin kendilerini tanıtacak bir belgeyi yanlarında bulundurmalarını,
2- Genel güvenlik ve suçluların meydana çıkarılması yönünden bu ve benzeri tedbirlerin anlayışla karşılanmalarını rica ederim.

—Faik Türün
Orgeneral
1. Ordu ve Sıkıyönetim Komutanı

20 Mayıs'a gelindiğinde THKP-C'nin verdiği süre dolmuş lakin devlet hiçbir adım atmamıştı. Devlet aynı Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu'nun dört Amerikan askerini rehin alıp sonradan bıraktığı gibi bir olay yaşanmasını bekliyordu. Ama THKP-C'de hiçbir adım atmamıştı. Bunun üzerine 22 Mayıs 1971'de sokağa çıkma yasağı ilan edildi ve Elrom aranmaya başlandı. Balyoz Harekâtı olarak isimlendirilen bu harekâtın ismi Nihat Erim'in Alınacak tedbirler balyoz gibi kafalarına hemen inecektir sözünden gelmektedir. İsteklerinin yerine getirilmemesi ve aramanın da çıkmasıyla THKP-C Elrom'u öldürdü. 23 Mayıs 1971'de Elrom Nişantaşı'ndaki Hamarat Apartmanı'nda ölü olarak bulundu. Elleri arkadan bağlanmış ve ağzı bantlanmış olan Elrom şakağına üç kurşun sıkılarak öldürülmüştü.[17] Olaydan sonra kaçan THKC militanlarını Yılmaz Güney sakladı.[18][19]

Sibel Erkan Olayı
değiştir

THKC militanları 24 Mayıs 1971'de Yılmaz Güney'in evini terk etti. Aramaların artması üzerine 27 Mayıs'ta saklandıkları boş bir hücre evi 30 Mayıs 1971'de keşfedildi. Yaşanan küçük çatışmalarda bir kadın ve bir bekçiyi yaralayarak bazı militanlar kaçabildi.[20] Lakin THKP Merkez Komitesi Üyesi Mahir Çayan ve THKP Genel Komitesi üyesi Hüseyin Cevahir kaçamadı. Çatışa çatışa İstanbul Maltepe'de bir eve sığındılar. İlk önce zemin katı seçtiler ama sonra güvenlikten dolayı en üst kata çıktılar. Evin sahibi Binbaşı Dinçer Erkan'dı. İçeri girince militanlar evi terk etmelerini istedi. Sibel Erkan'ı tutup "sen kal bize su getir" diyerek Sibel Erkan'ı rehin aldı. Böylece 51 saat süren Sibel Erkan Olayı başladı.[21] Çayan ve Cevahir Sibel Erkan'a evin en güvenli yerinde bir sığınak yaptılar. Rehin aldıkları kıza karşı yurtdışına çıkmak için pasaport istediler.[22] Dışarıya her ne kadar kızı öldürecekleri yönünde tehditler atsa da içeride "Sen dışarı da söylediklerimize bakma. Korkma sakın bizden. Sana bir şey yapacak, öldürecek değiliz. Kendimizi kurtarmak için onlara böyle davranıyoruz" diyerek kızı yatıştırıyorlardı.[23] Geçen 51 saatin sonunda 1 Haziran'da askerler 15 dakika sonra tekrar anons yapacağız demesine rağmen operasyon başladı. Önce keskin nişancı Cihangir Erdeniz[not 3] Hüseyin Cevahir'e 1 el ateş açtı.[24] Vurulması üzerine Hüseyin Cevahir Aslan diye bağırdı. Bu Çayan ve Cevahir arasında bir parolaydı. Vurulan aslan diye bağıracak böylece diğeri de intihar edecekti. Özellikle 31 Mayıs 1971'de Nurhak Olayı'nın gerçekleştiğini radyodan haber almalarıyla teslim olma düşüncesi iyice kayboldu. İntihar girişimine geçmeden önce Çayan büyük harflerle yazdığı şu notu bıraktı:[25]

İHTİLALE GİDEN YOL BURADA DÜŞEN GERİLLANIN KANIYLA KIZILLAŞARAK AYDINLANACAKTIR.

Lakin solak olan Çayan aceleyle silahı sağ eline aldı ve kalbinin üzerine doğrultup ateş açtı. Solak oluşu yüzünden eli titredi ve kurşun milimetrik sapmayla akciğerine saplandı.[not 4] Polis-asker kuvvetleri içeri girince yerde yatan Cevahir'e ateş açtı. Cevahir'in üzerinden 23 kurşun çıktı.[26] Çayan ise ağır yaralı olarak ele geçirildi. Operasyona katılan polislerden biri Başkomiser Mehmet Bayrak ise kalçasından yaralandı.[27] Sığınakta saklanan Erkan ise hiçbir yara almadan kurtuldu. Ölü ele geçirilen Hüseyin Cevahir'in bedeni, evin balkonundan dışarıya sergilendi.[28]

Olaydan sonra Sibel Erkan basına verdiği demeçte şunları söylemiştir[29]

Mahir ve Hüseyin abiler bana hiç fenalık yapmadılar.

Olaydan sonra ele geçirilen Çayan şu açıklamayı yaptı:[30]

Bizim Sibel Erkan'ı rehin tutma acımız ikiliydi:
1. Bir blöf yaparak iltica hakkı sağlayabilmekti (zayıf bir ihtimal olarak kabul ediyorduk),
2. Esas önemli amacımız son nefesimi verirken THKC'nin adını bütün Türkiye'ye duyurmaktı.
Yani politik propagandaydı.
Tutuklanma ve mahkemeler
değiştir

Çayan'ın yakalanmasından kısa bir süre sonra sığınacak yerleri olmayışından dolayı Ulaş Bardakçı Hamarat Apartmanı'na belki güvenlidir umuduyla gider ama orada üs kuran polislerce yakalanır. Tutuklamaların artması üzerine TÜRKİYE HALK KURTULUŞ PARTİ VE CEPHESİ-1 Davası başlar. 1 No'lu sanık Mahir Çayan, 2 No'lu sanık ölü Hüseyin Cevahir, 3 No'lu Sanık ise Ulaş Bardakçı'dır.[31] Ulaş Bardakçı ve Mahir Çayan'ın özellikle 146/1 maddesi uyarınca tecziyesi olmakla birlikte birçok maddeyi ihlalden tecziyeleri istenmekteydi.[32] Ama mahkeme sonuçlanmadan 29 Kasım 1971'de mahkemeden 2 THKO 3 THKP-C militanı firar eder.[not 5][not 6][33] Sanıkların firar ettiği ortaya çıkınca Kartal Maltepe 2. Zırhlı Tugay Askeri Cezaevi, saat 16:55'te şu açıklamayı yapar:[34]

30 Kasım 1971 günü Kartal Maltepe Tutuk Evi'nde bulunan sanıkları duruşmaya getirmek isteyen yetkililerle, içinde 60 kişinin bulunduğu bir koğuşta tutuklular, Ankara Askeri Cezaevi'nde direniş yapan arkadaşlarını desteklemek için 24 saatlik bir direnişte bulunacaklarını bildirmişlerdir. Bu kanunsuz davranışları yüzünden alınan tertibatla içeri girilmiştir. Sanıklardan Mahir Çayan, Cihan Alptekin, Ömer Ayna, Ulaş Bardakçı ve Ziya Yılmaz'ın kanalizasyon yolu ile kaçtıkları anlaşılmıştır.

Firardan sonra Sıkıyönetim Komutanlığı ise 38 No'lu şu bildiriyi yayımlar:[35]

Devletin temel nizamlarını ve Anayasa ile müesses Türkiye Büyük Millet Meclisini zorla ıskata teşebbüs ve bunu temin için birçok anarşik olayları icra etmek suretiyle kamunun huzurunu, mal ve can güvenliğini tehdit etmekten idam talebiyle yargılanan Mahir Çayan, Ulaş Bardakçı, Ziya Yılmaz, Cihan Alptekin ve Ömer Ayna, 29-30 Kasım 1971 gecesi Kartal Tutuk Evi'nden tünel açmak suretiyle kaçmışlardır. Huzura susamış ve onu elde etmenin gönül rahatlığını duyan bütün vatandaşlarımın idare amirleri ile güvenlik kuvvetleri mensuplarının şakileri yakalamada şimdiye kadar olduğu gibi bu defa da gayret ve içtenlikle yardımda bulunacaklarına dair inancım büyüktür. 1 Aralık 1971 tarihli İstanbul gazetelerinde yayınlanacak olan şehir eşkıyasının fotoğraflarının muhafaza edilerek görüldükleri yerde yakalattırılmalarını, bulundukları ve barındıkları yerlerin resmi makamlara hemen bildirilmesini ve bu suretle vatansever yurttaşlarımın canileri yakalamada yardımcı olmalarını ve bu yolda faydalı hizmetleri geçenlerin cömertçe mükafatlandırılacağının bilinmesini rica ederim.

—Birinci Ordu ve İstanbul Sıkıyönetim Komutanı Orgeneral Faik Türün

TÜRKİYE HALK KURTULUŞ PARTİ VE CEPHESİ-1 Davası'nın son duruşması 28 Aralık 1971'de görülür ve Necmi Demir ile Kamil Dede idama, Rüçhan Manas, Kadriye Deniz Özen ve İlkay Demir müebbet hapse çarptırılır.[36][not 7]

Kaçış sonrası MK toplantısı ve Küpeli ile Aktolga'nın THKP ve THKC'den sürgünü
değiştir

Çayan ve Bardakçı'nın tutuklanmasından sonra THKP-C eylemleri durmuştur. Bu ve benzeri olayların sonucunda Çayan, Yusuf Küpeli ve Münir Ramazan Aktolga'yı çağırır. Çayan ikisini de Narodniklikle ve Doktorculukla suçlar ve Genel Komite Üyeleri şu kararı alır:[37]

Aralık 1971
İlhan ve Mahmut arkadaşlara[not 8]
Partimizin ideolojik-politik-örgütsel-strateji ilkeleri Kurtuluş'un 1. Sayısı'nda, Parti ve Cephe Bildirilerinde ve de Parti Tüzüğü'nde net ve açıktır.
Partimizin çizgisi Marksizm-Leninizm'in dünyanın ve Türkiye'nin şartlarına uygulanması sonucunda ortaya çıkmış olan uluslararası devrimci hareketin çizgisidir.
Partimiz, yeni sömürgecilik çağında dünya ve Türkiye halklarına karşı enternasyonal ve milli görevini yerine götürme savaşında gerilla savaşını temel almıştır.
Gerilla savaşını politik mücadelenin en üst ve en yetkili biçimi olarak ele alan Partimiz'in stratejik çizgisi, Politikleşmiş Askeri Savaş çizgisidir.
Bu çizgi, gerilla savaşını birleşik devrimci savaş, henüz kitlelerin aktif desteğini almadığı, savaşın oligarşi ile halkın devrimci öncüleri arasında geliştiği bir ortamda, Partimiz'in örgütsel ilkesi politik ve askeri liderliğin birliği ilkesidir. Örgüt şeması da yeni-sömürgecilik döneminin Bolşevik çizgisidir.
Partimizin ideolojik-politik-stratejik-örgütsel ilkelerini "Narodnizm", "Marksizm ile Narodnizm'in eklektik birleştirilmesi, en tehlikeli sol sapma" diye niteleyerek, Partimizin devrimci çizgisi yerine uluslararası sosyal pasifizmin çizgisini, Parti'nin Genel Komitesi'nden habersiz tezgahlama gayretleri içinde olan sizlerin Partimizde kalmasına artık fiilen imkân yoktur.
Bu Parti, sizlerin bugün "Narodnizm" diye reddettiğiniz ideolojik-teorik-stratejik ilkelerin üstüne kurulmuş ve bu ideolojik çizgiye uygun devrimci pratikle halkımıza mal olmuştur.
Bu nedenle, Genel Komite üyeleri olarak, bizler, Partideki bütün yetki ve görevlerinizin iptaline ve de Partiden ayrılmanıza karar verdik. (*)
KURTULUŞA KADAR SAVAŞ!

(*)Bu sağcı görüşü benimsemiş olan, örgütün bu veya şu kademesinde görevli olanlarda aynı işleme muhataptırlar.

—Oral-Rüştü-Memduh-Cevdet-Hasan[not 9]

Böylece Genel Komite üyelerinin[not 10] aldığı kararla Küpeli ve Aktolga THKP ve THKC'den ihraç edilir.

Şehir gerillasının yenilişi
değiştir

Kaçıştan sonra Çayan THKC kır gerillalarının, Bardakçı ise şehir gerillalarının başına geçer. 19 Şubat 1972'de Mehmet Eymür[38] ve Hiram Abas'ında[39][not 11] katıldığı bir baskın sonucu Ziya Yılmaz yaralı olarak ele geçirilir, Ulaş Bardakçı ise saat 07:00'da Arnavutköy'de öldürülür.[40][41] Bardakçı'nın ölümü THKP-C Davası İddianamesi'nde[not 12] şöyle geçer:[42]

Ulaş Bardakçı'nın Arnavutköy Üvez Sokak No. 8/1'deki evde gizlendiği istihbar edilmesi üzerine, 19 Şubat 1972 günü saat 07.00'de mezkur mahalle Komiser Muavini Alican Özgenler başkanlığında polis memurları Reşat Okutan, Tamer Gürbüz, Tayfun Ergüven, Turan Koçak, Salim Somun ve Habib Gür'den müteşekkil tim gelmiş, ayrıca ev çevresinde asker ve toplum zabıtası kuvvetlerince çevre emniyeti alınmasını müteakip Alican Özgenler, Reşat Okutan, Tamer Gürbüz ve Turan Koçak, Ulaş Bardakçı'nın gizlendiği öğrenilen Lale Arıkdal'a ait daire kapısını çalmışlardır. Görevliler, kapıyı açan Lale Arıkdal'a evde arama yapacaklarını, başkaca kimse olup olmadığını sorduklarında, adı geçenin gayet soğukkanlı bir şekilde evde yalnız oturduğunu başka bir kimse olmadığını beyan etmesi üzerine tim mensupları derhal eve girerek salon salomanje, bir küçük oda, bir küçük koridor, mutfak ve 2 odadan ibaret dairede arama yapmaya başlamışlardır. Komiser muavini Alican Özgenler ve görevli memurlardan ikisi Lale Arıkdal'dan gerekli görülen bazı konuları sorarken, polis memuru Reşat Okutan küçük koridor nihayetindeki odaya girmiş, oda kapısı soluna düşen köşedeki karyola üzerinde bir erkek ceketinin bulunduğunu görerek arkadaşlarına burada erkek elbiseleri var diye seslendiğinde bu sırada karyolanın karşısındaki duvara bitişik bulunan vinylexten mamul gardrop ön tarafının açıldığını, bir tabanca namlusunun dışarı doğru uzatıldığını görmesiyle birlikte, Ulaş Bardakçı tarafından tabanca ile atışa başlanılmıştır. Bu durum karşısında polis memuru Reşat Okutan ile oda penceresi dışında bulunan diğer görevliler de karşı atışta bulunmaları sonucu, Ulaş Bardakçı, isabet eden kurşunlar sebebiyle ölmüş, görevli polis memuru Reşat Okutan ve Tamer Gürbüz hayati tehlike arzedecek şekilde yaralanmışlardır.
Görevlilerce mahallinde yapılan tespit ve tahkikte: Ulaş Bardakçı tarafından çatışmada kullanılan 9 mm. çaplı Smith-Wesson marka tabanca ve 62 adet aynı çaplı mermi, yasaklanmış Marksist-Leninist kitaplar ile Ulaş Bardakçı'nın üzerinden 11853,50 lira ve ayrıca gizli haberleşmeyi sağlamada kullanılan harfleri ifade eden muayyen şekillerden ibaret şifre belgesi bulunarak, güvenlik kuvvetlerince zaptedilmiştir.
Koray Doğan'ın öldürülüşü
değiştir

Koray Doğan, THKP-C'nin ODTÜ'deki bağlantısı olan militandır.[43] Maltepe'den firarın ardından Çayan ve arkadaşlarına sığınacak yer de temin eden de kendisidir.[44] Bir süre sonra Komer'in arabasını yaktığı iddiasıyla[not 13] aranmaya başlar. Koray Doğan'ın babası Ahmet Doğan'a liseden arkadaşı olan Tevfik Türüng'ün 9 Mart 1972'de dediklerini kız kardeşi Tülay Doğan şöyle anlatıyor:[45]

Bu gece oğlun bulundu bulundu, yoksa bir kör kurşuna gidecek bunu bilmelisin doktor diye diretiyordu. Bu sözlerin üzerine Erzincan'da askeri veteriner olarak görev yapmakta iken izinli olarak Ankara'ya gelen ağabeysi Kutay Doğan gece Koray'ın gittiği arkadaşını tanıdığını ve Korayı bulabileceğini söylemiş ancak aramaya gidecekleri yerde polisler onu da alıp nezarete götürmüşler ve ertesi günü akşamına kadar nezarette bekletmişlerdi.

Türüng'ün bu sözleri söylediği gece Doğan, kız arkadaşının evine gider ama orada üs kuran polislerce yakalanır. Listede adını bulamadıkları için polisler tarafından salınır.[46] Bölgeden uzaklaşırken daha önce salınan Doğan'a arkadan ateş açılır.[47] Koray Doğan'ın ölümünün ardından THKP-C güçlü bir bağlantısını kaybetmiş ve ağır hasar almıştır.[not 14]

Kızıldere Olayı ve kır gerillasının yenilişi
değiştir

THKO liderlerinin idamlarını engellemek için eylem yapılması hala gündemdeydi. Hatta Nihat Erim'i kaçırmayı planlayanlar bile vardı. Ama zaman kısıtlıydı. THKC Karadeniz kır militanlarından Fatsa'dan İngilizleri kaçırabileceği yönünde bir teklif gelince Çayan bu eylemi koşullarının hazır oluşundan dolayı seçer. THKP-C 25 Mart 1972'de "Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı, Parlamentosu ve Hükûmetine" başlıklı bir bildiri bırakır. Bildiri özetle şöyledir:[48]

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı, Parlamentosu ve Hükûmetine
Türkiye halkının en yurtsever evlatlarını, Avrupa İnsan Hakları Evrensel Beyannamesini, 27 Mayıs Anayasası'nı çiğneyerek tamamen ortaçağ engizisyon kurallarının ışığı altında yargılayarak asmak niyetindesiniz. Bugün Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan arkadaşların hayatlarına kastedenler, 5-10 gün sonra da Ziya Yımaz, Necmi Demir, Kamil Dede ve öteki yurtsever arkadaşlarımıza yöneleceklerdir... 1972'nin Türkiye'sinde tek bir yurtseverin, öncü savaşçının oligarşinin ipiyle hayatına son verilmek istenirse, bu İngiliz ajanları da Halkın Devrimci Öncüleri'nin, yani bizlerin kurşunlarıyla yok olacaklardır.
Dünya halklarının baş düşmanı Anglo-Amerikan emperyalizminin askeri örgütü olan NATO'da görevli bu İngiliz ajanlarının hayatlarına karşılık şartlarımız açıktır:
1- İnfazlar derhal duracak,
2- Hiçbir devrimci ve yurtsever asılmayacaktır.
3- En çok 48 (kırk sekiz) saat içerisinde bu konuda Türkiye radyolarından infazların durdurulduğu hakkında yayın yapılması şarttır.

Bu şartlar yerine getirilmediği takdirde, kesin olarak bu İngiliz ajanları kurşuna dizilecektir.
Bu oligarşinin zulmüne, hainliğine, gaddarlığına, kan emiciliğine karşı bizlerin ilk ihtarıdır.
Infazlar yerine getirilirse şu iyi bilinsin ki, ihtilâlci misilleme sadece bu NATO ajanlarının yok edilmesiyle bitmeyecektir. Bu sadece başlangıç ve ilk ihtardır.
Bütün yurtta zulmü, kana susayıcılığı tezgâhlayan bütün Amerikancı köpekler, hükümet yetkililerinden işkenceci köpeklere, Amerikancı faşist generallerinden satılmış basın kalemșörlerine... Yaşasın Türkiye İhtilâli, Yaşasın İhtilâlci Cephe, kurtuluşa kadar savaş!

Bunun üzerine 26 Mart 1972'de Ordu, Ünye'den Charles Turner ve Gordon Banner isimli 2 İngiliz ile Joe Law isimli 1 Kanadalı radar teknisyeni kaçırılır.[49] Kızıldere'ye vardıklarında Çayan; Nihat Yılmaz ve Ertan Saruhan'a köyden gidip eylemi gelecek kuşaklara anlatmasını ister. Ama 28 Mart 1972'de Yılmaz ve Saruhan, kullandıkları arabayı uzak bir yerde terk edip tekrar Kızıldere'ye dönerler.[50] Militanlar 30 Mart 1972'de Tokat, Niksar, Kızıldere köyünde kuşatılır. Askerler militanlarla konuşmak isterler. Militanlar kabul eder ve dama çıkarlar. Militanların görünüşünün ardından askerler ateş açar. Türkiye Halk Kurtuluş Partisi Merkez Komitesi ve "Türkiye Halk Kurtuluş Cephesi Kır Gerillaları Ünitesi" lideri Mahir Çayan alnından vurularak ölür.[51] Çayan'ın ölümü üzerine militanlar şartların yerine getirilmemesinden dolayı 3 teknisyeni öldürüp çatışmaya başlarlar.[52] Çatışma sonucu 9 militan yaşamını yitirir.[not 15] Saffet Alp[not 16] yaralı olarak geçirilir ama evin dışına çıkarılıp kafasından vurularak öldürülür.[53][54][55] Samanlıkta saklanan dönemin diğer THKP-C üyesi Ertuğrul Kürkçü'nün babası ise, oğlunun naaşını ölenler arasında bulamaması üzerine[56] tekrar yapılan arama sonucu 31 Mart 1972'de yakalanır.[57]

Olayda ölen militanların isimleri şöyledir:[58]

Olaydan sonra İngiliz basınının önde gelen gazeteleri "Türk hükümetinin doğru olanı yaptığını" söyledi.[59]

Eleştiriler

değiştir

Basının öne çıkan isimlerinden Cumhuriyet yazarı Uğur Mumcu, 12 Eylül Darbesi'nden sonra 17 Eylül 1980 günü yayımladığı yazısında, 12 Mart dönemini değerlendirerek Deniz Gezmiş, Mahir Çayan gibi isimlerin gerçekleştirdikleri banka soyma, adam kaçırma, fidye isteme gibi eylemleri "bireysel terör" olarak tanımladı. İsrail Başkonsolosu Efraim Elrom'un kaçırılıp öldürülmesinin, "Türk soluna, işçi sınıfına, halka hizmet etmediğini; aksine 12 Mart zulmünün başlamasına katkı sağladığını, meşru savunma dışında hiçbir cinayetin haklı olarak görülemeyeceğini" savundu. Silahlı eylemlere karşı çıkılması gerektiğini ifade etti:

"Solun başvuracağı tek yöntem yasal çizgiler, anayasal çerçevelerdir. Barışçı yollarla oluşmalıdır. Adam öldüren, cinayet işleyen solculuk; hainlik, katillik ve halk düşmanlığıdır!"[60]

Mumcu, THKP-C'yi "terör örgütü" olarak tanımlamıştır.

Kızıldere Sonrası

değiştir
  • 22 Ekim 1972'de İstanbul-Ankara seferini yapan THY'nin "Truva" adlı uçağın Sofya'ya kaçırılması oldu

Suriye İç Savaşı'nda faaliyet gösterdiği iddiası

değiştir

Birleşik Krallık hükûmeti, 1972'de fiili olarak dağıldığı iddia edilen[6] örgütün Suriye İç Savaşı boyunca Beşşar Esad yanlısı Suriye Direnişi adlı milis grubu olarak Suriye'de faaliyetlerini sürdürdüğünü iddia etmiştir.[3] Örgüt, THKP-C Acilciler ile birlikte Birleşik Krallık'ın yasaklı terör örgütleri listesinde yer almaktadır.[3]

Örgütün devamı niteliğindeki oluşumlar

değiştir

Konuyla ilgili yayınlar

değiştir
  • Sean Anderson & Stephen Sloan, Historical Dictionary of Terrorism, Scarecrow Press, 2009, ISBN 9780810857643

Dipnotlar

değiştir
  1. ^ Aclan Sayılgan, THKP-C'nin kuruluşunu 30 Ekim 1970'te Hanif Sineması'ndaki toplantıya dayandırır (bkz: Türkiye'de Sol Hareketler, Sayfa 361, Doğu Kütüphanesi, İstanbul, 2009). Lakin bu toplantı sadece ayrılığın körüklenmesidir. Diğer THKP-C'liler ise örgütün Aralık 1970'te bir ara kurulduğunu söyler. Dahası örgüt, Elrom'u kaçırana kadar herhangi bir isme sahip değildir.
  2. ^ Kendi deyişleriyle "Kanlı Pazar'da katledilen devrimciler anısına düzenlediği 16-17 Şubat Devrimci Terör Harekatı'nda"
  3. ^ Cihangir Erdeniz 23 Haziran 1971'de yarbaylığa yükseltilmiştir.
  4. ^ Bu olay sonradan Mahir'in hapiste yazdığı şiirlere de yansıdı ve solaklığından dert yandı.
  5. ^ Cihan Alptekin ve Ömer Ayna THKO'dan, Mahir Çayan, Ulaş Bardakçı ve Ziya Yılmaz THKP-C'den.
  6. ^ Kaçmasalardı mahkeme sonucunda alınan idam kararının sonucu idam edileceklerdi.
  7. ^ Lakin sonradan tekrar Ziya Yılmaz, Oğuzhan Müftüoğlu gibi gerillaların yakalanışı ile ikinci dava başlar.
  8. ^ İlhan ve Mahmut, Aktolga ve Küpeli'nin kod adlarıdır.
  9. ^ Bu kod adları sırasıyla Mahir Çayan, Ulaş Bardakçı, Orhan Savaşçı ve Ertuğrul Kürkçü'ye aittir. Kaynak: THKP-C 19 Kasım 2014 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  10. ^ Merkez Komite üyeleri aynı zamanda Genel Komite üyesiydi.
  11. ^ Daha sonra Hiram Abas, Devrimci Sol üyesi 2 militan tarafından suikast sonucu öldürülür.
  12. ^ Birinci hazırlanan iddianame değil.
  13. ^ Komer'in arabası 3 yıl önce, 1969'da yakılmıştır ve Koray Doğan o dönemde sanık listesinde yer almamıştır.
  14. ^ İronik bir şekilde THKP-C geçmişi içerisinde hakkında en az bilgi olan kişilerden biri Koray Doğan'dır. Sessiz hareket etmesine rağmen arka planda örgüt için önemli görevler yapmıştır.
  15. ^ Ölen 2 militan THKO, diğer 7 militan ise THKP-C örgütündendir.
  16. ^ THKP-C'den.
  17. ^ Ömer Ayna ve Cihan Alptekin THKO diğerleri THKP-C'den

Kaynakça

değiştir
  1. ^ Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi Halkın Devrimci Öncüleri THKP-C/HDÖ ve 15 YIL (İkinci bas.). Eriş Yayınları. 1995. 
  2. ^ Ersan, Vehbi (2014). "1970'lerde Türkiye Solu". İletişim Yayınları. s. 430. 18 Eylül 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Eylül 2018. 
  3. ^ a b c d e "Proscribed Terrorist Organizations" (PDF). Birleşik Krallık İçişleri Bakanlığı. 17 Ağustos 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 26 Eylül 2018. 
  4. ^ a b c d e Akyol, Hüseyin (Eylül 2010). Özçelik, Bülent (Ed.). Türkiye'de Sol Örgütler. Phoenix. ISBN 978-605-5738-42-6. 
  5. ^ a b Bjeduğ, Murat (3 Nisan 2012). "Mahir Çayan ve arkadaşları ile rehineler Kızıldere'de nasıl öldürüldü?". T24. t24.com.tr. 2 Şubat 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 28 Şubat 2019. 
  6. ^ a b "30 yıl önce biten THKP-C'ye üye olmaktan 16 yıl 8 ay ceza!". Radikal. radikal.com.tr. 3 Ocak 2013. 26 Eylül 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Eylül 2018. 
  7. ^ "En çok aranan teröristler". Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı. 26 Şubat 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 11 Şubat 2019. 
  8. ^ "Çayan grubunun davası sona erdi 2 idam 3 müebbet". Hürriyet. 28 Aralık 1971. 
  9. ^ "Arşivlenmiş kopya". 31 Ocak 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Ocak 2016. 
  10. ^ THKC 1 No'lu Bülteni
  11. ^ "Arşivlenmiş kopya". 17 Şubat 2005 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Ocak 2016. 
  12. ^ Feyizoğlu, Turhan. İki Adalı: Hüseyin Cevahir, Ulaş Bardakçı. Alfa Basım Yayın Dağıtım. s. 37. ISBN 978-605-106-441-3. 
  13. ^ "44 yıl önce öldürülen İsrail Büyükelçisi Elrom kim çıktı". Oda TV. 21 Aralık 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 30 Ocak 2016. 
  14. ^ Feyizoğlu, Turhan (Mart 2012). İki Adalı Hüseyin Cevahir-Ulaş Bardakçı (1. Basım bas.). Alfa Yayınları. s. 88. ISBN 978-605-106-441-3. 
  15. ^ "Sadi Koçaş 12 Mart'ı Anlatıyor". Milliyet. 10 Mart 1978. 
  16. ^ a b "Konsolosu serbest bırakın ve sakın silaha sarılmayın". Milliyet. 18 Mayıs 1971. 
  17. ^ "Konsolos 3 kurşunla şakağından öldürüldü". Milliyet. 24 Mayıs 1971. 
  18. ^ Karakaş, Gökhan. "Güney, Çayan'ı bu arabada sakladı". 5 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Ocak 2016. 
  19. ^ "Hep o sıkıntı: Yakalanmasaydım belki de Kızıldere katliamı olmazdı". 11 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 27 Ocak 2016. 
  20. ^ "Korkunç Bekleyiş". Milliyet. 31 Mayıs 1971. 
  21. ^ "Arşivlenmiş kopya". 25 Aralık 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Ocak 2016. 
  22. ^ "2 Gerilla Bir Kızı Rehin Tutuyor". Cumhuriyet. 31 Mayıs 1971. 
  23. ^ Feyizoğlu, Turhan (Mart 2012). İki Adalı: Hüseyin Cevahir Ulaş Bardakçı. Alfa Basım Yayın Dağıtım. s. 40. ISBN 978-605-106-441-3. 
  24. ^ Şensoy, Hasan. "ŞAFAK YARGILANAMAZ CİLT: 2 VII. BÖLÜM THKP-C MLSPB'NİN OLUŞUM VE GELİŞİM SÜREÇLERİ". 15 Kasım 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 23 Aralık 2015. 
  25. ^ "Arşivlenmiş kopya". 2 Şubat 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Ocak 2016. 
  26. ^ Sosyalizm ve Toplumsal Mücadeleler Ansiklopedisi, Fasikül 69: 12 Mart ve Silahlı Mücadele. İletişim Yayınları. s. 2181. 
  27. ^ "Ooooh.. Sibel Kurtuldu". Milliyet. 2 Haziran 1971. 
  28. ^ "İki Şaki Misafir Odasında Vuruldu". Milliyet. 2 Haziran 1971. 
  29. ^ "44 yıl önce katledilen Hüseyin Cevahir'in babası anlatıyor: Vücudunda 83 kurşun deliği saydım!". T24. 3 Aralık 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Aralık 2023. 
  30. ^ "Burası İstanbul Maltepe". Halk için Kurtuluş, 22. 22 Mart 1997. s. 25. 
  31. ^ Birinci THKP-C İddianamesi
  32. ^ THKP-C İddianamesi
  33. ^ Dündar, Can. "BÜYÜK FİRAR YAZI DİZİSİ". 4 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Ocak 2016. 
  34. ^ "Çayan, Ayna, Alptekin dahil beş anarşist kaçtı". Tercüman. 1 Aralık 1971. 
  35. ^ "Mahir Çayan, Cihan Alptekin, Ulaş Bardakçı Ömer Ayna Ziya Yılmaz, KAÇTILAR". Milliyet. 1 Aralık 1971. 
  36. ^ "Çayan hücresi için karar verildi; Necmi Demir ve Dede Ölüme Mahkum Oldu". Tercüman. 28 Aralık 1971. 
  37. ^ "Kurtuluş Cephesi- Mahir Diğer Yazılar". Kurtuluş Cephesi. 10 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Ocak 2016. 
  38. ^ "Mehmet Eymür". biyografi.info. 7 Şubat 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 27 Ocak 2016. 
  39. ^ Feyizoğlu, Turhan (Mart 2012). İki Adalı: Hüseyin Cevahir Ulaş Bardakçı (1. bas.). Alfa Basım Yayın Dağıtım. s. 108. ISBN 978-605-106-441-3. 
  40. ^ Şentürk, M. Utku. "Mahallemizin en güzel abisi: Ulaş Bardakçı". 4 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Ocak 2016. 
  41. ^ "19 Şubat 1972: Devrimci önder Ulaş Bardakçı öldürüldü". [ölü/kırık bağlantı]
  42. ^ "Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi Savaşçısı Ulaş Bardakçı". kurtuluscephesi.com. 17 Temmuz 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 27 Ocak 2016. 
  43. ^ Hacır, Gürkan. "Bir cinayetin anatomisi: Koray Doğan". Akşam. 4 Ocak 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 13 Şubat 2016. 
  44. ^ "Arşivlenmiş kopya". 13 Nisan 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 13 Şubat 2016. 
  45. ^ Bjeduğ, Murat. "Görkemli kaybedenlerin belleği ve Koray Doğan". Bianet.org. 17 Şubat 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 13 Şubat 2016. 
  46. ^ "KORAY DOĞAN 3 Eylül 1947-9 Mart 1972". 17 Şubat 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 13 Şubat 2016. 
  47. ^ "Yoldaşlar Bizi Aşın". Halk için Kurtuluş, 18. 22 Şubat 1997. s. 23. 
  48. ^ Feyizoğlu, Turhan (Ocak 2017). Mahir - On'ların Öyküsü. İstanbul: Totem Yayınları. s. 615. ISBN 978-9944-330-31-2. 
  49. ^ "Öldürülen Anarşistler / Ölen İngilizler". Milliyet. 31 Mart 1972. 
  50. ^ Bjeduğ, Murat. "Mahir Çayan ve arkadaşları ile rehineler Kızıldere'de nasıl öldürüldü?". t24. 26 Mart 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 30 Ocak 2016. 
  51. ^ Özbilgen, Füsun (2015). DEVRİMCİLER ÖLMEZ 10'lardan Biri: Sinan Kâzım Özüdoğru Kitabı (1. bas.). İstanbul: Ayrıntı. s. 12. ISBN 978-975-539-964-5. 
  52. ^ "Samanlıkta sağ ele geçen Kürkçü: İNGİLİZLERİ BİZ ÖLDÜRDÜK". Hürriyet. 1 Nisan 1972. 
  53. ^ Bjeduğ, Murat. "Arife Alp: Benim oğlum yaralıyken bile aman dilemedi onlardan..." t24. 2 Şubat 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Ocak 2016. 
  54. ^ Alp, Fikret. "Sağken öldürülenlerden biri de abim Saffet Alp'ti". t24. 2 Şubat 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Ocak 2016. 
  55. ^ "Üsteğmen Saffet'i kim öldürdü?". 4 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Ocak 2016. 
  56. ^ Bjeduğ, Murat. "Çatışma çıkmadan önce üzerimizdeki paraları yaktık!." t24. 9 Temmuz 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 30 Ocak 2016. 
  57. ^ "Kızıldere Katliamı". Bianet. 24 Ekim 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 30 Ocak 2016. 
  58. ^ Gönül, Burçin. "Kürkçü, Kızıldere iftirasına yanıt verdi". BirGün. 5 Nisan 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 30 Ocak 2016. 
  59. ^ "İngiliz Basını:<<Türk Hükumeti Doğru Yolu Takip Etti>>". Milliyet. 2 Nisan 1972. 
  60. ^ "Uğur Mumcu, Cumhuriyet gazetesi, Gözlem, 'Geçmişe Bakıp...', 17 Eylül 1980". 1 Ekim 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. 

Dış bağlantılar

değiştir