Anastasius Suru, Bizans imparatoru I. Anastasios'un yaptırdığı (hükümdarlığı 491-518) İstanbul'u Trakya yönünden gelen akınlara karşı korumak üzere Karadeniz'den Marmara Denizine kadar uzanan sur.

Anastasius Suru
Yunanca Ἀναστάσειον Τεῖχος
Duvarın güzergahını gösteren harita.
Harita
Genel bilgiler
TürSur
Mimari tarzBizans mimarisi
Şehirİstanbul
ÜlkeTürkiye
Koordinatlar41°12′00″K 28°20′00″D / 41.20000°K 28.33333°D / 41.20000; 28.33333
Yükseklik5 m (16 ft)
Ölçüler
Genişlik3,3 m (11 ft)

Eyaletlerin (limes) sınırı boyunca Roma İmparatorluğu böyle surlar inşa ettirmiştir (Büyük Britanya'da Hadrianus; Dobruca'da Traianus duvarları gibi). I. Anastasios bunları benzeri olarak bir sur duvarını 507-512 yılları arasında Bulgar akınlarından şehri korumak üzere yaptırdı. Prokopius'un 6. yüzyılda yazdığına göre, şehirden yaklaşık 65 km uzakta inşa ettirdiği sur duvarı çok uzundu ve acele yapıldığından yeteri kadar güçlü değildi. Ayrıca bunun korunması için çok sayıda askeri kuvvete ihtiyaç vardı. 6. yüzyıl yazarlarından bir başkası ve daha sonrakileri buraya Uzun Duvar adını verir. Bir başka kaynak ise duvarın yapımını 512'de gerçekleştiğini bildirir. Bizans kaynaklarından öğrenildiğine göre, Anastasios suru, imparatorlar tarafından tamir ettirilmiş olmakla beraber, bunların şehrin korunmasında fazla bir faydası olmamıştır. Bu onarımlar 10. veya 11. yüzyıla kadar sürmüştür. Ancak Anastasios Suru kendilerinden bekleneni tarih içinde hiçbir vakit gerçekleştirmedi. Batıdan gelen her akın onları kolayca aşabildi.

Surun duvarlarının Karacaköy'deki kısmından bir görünüm

Surlar, Karadeniz kıyısında Evcik İskelesi denilen yerden başlar ve 500 metre kadar batıya uzandıktan sonra, güneybatıya dönerek Hisartepe'ye ulaşır. Buradan da Karacaköy yakınından geçerek, Balçıkdere ve Karacaköy Deresi'ni aşarak, Hamzaderesi'ni geçip, küçük Kuşkaya Tepesi'ne ulaşır. Bu tepenin 0,5 km güneyinde uzanan surlar Hızırtepe'ye, oradan da Kabakça-Karacaköy yoluna paralel uzanarak, Kurfallı-Gümüşpınar yolu kenarından güneye doğru devam eder. Hırsıztepe'den sonra surların yalnızca temel kalıntısı olarak görülebildiği belirtilmiştir. Sur izleri, Kurfallı'nın içinden geçerek, Kurfallı-Silivri yolunu doğuda bırakarak Çilingirtepe'ye ulaşır. Buradan sonra Anastasios'un uzun duvarı, Kurfallı-Fener yolunu takip eder, Fener'in 200 m batısında ve Yapağca'yı doğuda bırakarak Parapattepe'den geçerek Sancaktepe'ye, oradan da Karınca Burnu'nda Marmara kıyısında denize kavuşur.

Son derece harap durumda olduklarından, ancak birçok yerlerde sadece temel işleri kalan Anastasios Suru'ndan oldukça iyi korunmuş bir parça Arabacı Kapısı denilen yerde görülmüştür. Burada surun 30 m'lik kadar bir parçasının, yüksekliği 5 m'den fazla olarak ölçülmüştür. Kalınlığının ise 3,15 m olduğu görülmüştür. Surun uzunluğu Feridun Dirimtekin tarafından 52 km kadar hesaplanmıştır. Duvarlar küfedeki taşlarından kaplanarak içleri moloz dolgu olarak horasan harcı ile yapılmış olmalarına rağmen bazı yerlerde değişik teknik ve malzeme kullanılmış olması, geç dönemlerde yapılan tamirlerin işaretleri olarak kabul edilir. Schuchhardt'ın 1898'de yaptığı incelemeler sırasında varlıkları tespit edilen Karanlık Ayazma ile Çilingirtepe arasındaki on kadar yarım yuvarlak burçtan da bir şey kalmamıştır.

Anastasios Suru'nda devamlı savaşçı bulundurmak mümkün olmadığı için, duvarların gerisinde, kışlalar ve ordugah yapılmıştır. Bunlardan Karacaköy yakınındaki, 250x300 m ölçüsündedir. Surların geçit yerlerinin ise 31x57 m veya 31x59 m ölçülerinde dikdörtgen biçiminde kapı tahkimatlarına sahip oldukları tespit edilmiştir. Böylece, dışarıdan içeriye ancak bu dikdörtgen küçük avludan geçilerek girilebiliyordu. Benzeri sistem 6. yüzyılda Bizanslılar Kuzey Afrika'da yaptıkları küçük kalelerde de görülmüştür. Halk tarafından bu, köşelerinde kuleler olduğu anlaşılan kapı tahkimatlarına bedesten adı verilir. 1898'de mükemmel durumda olan kapı istihkamları sonraları yok edilmiştir. Anastasios Suru'nun Silivri yakınındaki güney ucu daha 1898'de görülmez durumdaydı. Nispeten belirli olan kuzey bölümü de çevredeki köylüler tarafından taşlarından faydalanmak için tahrip edilmiş, 1990'da, duvarın Karadeniz'e kavuşan ucu da bir müteahhit tarafından sökülmüştür.

Kaynakça

değiştir
  • Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, Cilt 1; T.C. Kültür Bakanlığı ve Tarih Vakfı (1994)